Benim Babam Nasıl Adam ?
5, 6 ve 7. sınıflarla okul çapında gerçekleştirilen yaratıcı okuma uygulamasında, Ömer Açık’ın Benim Babam Ömür Adam adlı romanındaki sorumluluk, deyimler, aile ve oyun gibi temalar işleniyor.
ENGİN TUTLU
Yazar Ömer Açık’ın Benim Babam Ömür Adam adlı romanını işlediğimiz yaratıcı okuma uygulamamıza 340 öğrenci katıldı. Uygulama süremiz dört haftaydı ve bunun iki haftasını okumaya ayırdık. Projeyi dört öğretmen birlikte yürüttük.
Neden bu kitabı seçtik? Birincisi; hedef kitlenin bilişsel ve duyusal seviyesine uygun olmasıydı. İkincisi; aile ve mahalle sıcaklığı olgusunu derinden hissettirmesiydi. Romanın, oyun temelli etkinliklere ve oyunlaştırmaya elverişli olması ile deyimler konusunda farkındalık kazandırması da diğer önemli nedenlerdi. Okuduğumuz ilk andan itibaren, çocuk ve edebiyat, çocuk ve kitap arasında bağ kurabileceğimizi hissetmiştik. Çünkü, temel eksiğimiz buydu; çocuklar kitapla duygusal bir bağ kuramıyordu. Bu romanda, öğrencilerimizin hayatlarına dahil edebilecekleri bir sürü etkinlik teması vardı.
Uygulamaya ilk olarak, kitabı okumadan bir hafta önce, “Benim Babam Nasıl Adam?” adımıyla başladık. Öğrencilerin, babalarıyla ilgili bir duygu farkındalığı kazanmasını istedik ve çok güzel geri dönüşler aldık. Dağıttığımız renkli kâğıtlara neler yazmadılar ki: Süper adam, şakacı adam, benim babam adam gibi adam, bakımlı adam vb. Çalışmayı yaparken, babasından çeşitli nedenlerle ayrı kalan çocuklarda duygusal bir incinmeye yol açar mıyız, diye tedirgin olduk. Tersine, bu sayede çocukların öğretmeniyle bağ kurabildiğini gördük. Çocuklar, benzer konuları anlatmakta çok sıkıntı çekiyor, ama paylaşmak da istiyorlar. Babasını çok az görebilen bir öğrenci, “Benim babam uzak adam,” diye yazmıştı. Kendisiyle sohbet ettiğimizde, babasının işi dolayısıyla hep uzakta olduğunu, onu çok özlediğini ifade etti. Öğrencilerden kitabı yaşamlarına dahil etmelerini, kitapla bir bağ kurmalarını istedik.
Öncelikle onlara kitabın içinden, kendilerini o kitaba ait hissedecekleri bir nesne vermemiz gerekiyordu. Kitabın ana karakteri Fiko’ya, babası bir bisiklet alacaktır. Ancak baba, Fiko’nun beline bağladığı mor kuşağı karne gününe kadar, iki hafta boyunca kaybetmezse bisikleti alacağını söyler. Biz de öğrencilere dağıttımız mor kurdeleleri, iki haftalık okuma sürecinde bileklerinde, çantalarında, saçlarında, nerelerinde isterlerse taşıyabileceklerini söyledik. “Mor Kuşak” adını verdiğimiz bu etkinlikte çocuklar kurdelelerine karşı inanılmaz bir bağlılık gösterdiler.
Edebiyatla oyunun bir aradalığı
Zengin deyimleri, romanı seçme nedenlerimizden biriydi. Bir öğretmen, deyimlerle ilgili çalışmaları somutlaştırmak, eğlenceli hale getirmek istiyorsa, bu kitap gerçekten güzel bir fırsat. Biz de bir kutu oluşturduk ve ona, “Fiko’nun Deyim Kutusu” adını verdik. Herkes okuma sürecinde bulduğu deyimleri kutuya attı. Sonra da öğrenciler, kutudan rastgele çektikleri deyimleri açıklamaya çalıştılar. Hatta deyim bulma ve açıklama heyecanı, zaman zaman kitabın bile önüne geçti. Romanda, Fiko’nun değişik alanlarda rekorları vardı. Çocuklar madem oyun istiyor, biz de edebiyatla oyunun bir arada olabileceği bir etkinlik yapmalıydık. “Göz Kırpmama Yarışması” çok eğlenceli etkinliklerden biri oldu.
Öğrencilerin, kitaptan seçilen bir noktayı, yeni araçlarla sorgulamasını istedik. Dijital bir ortam olan tr.padlet.com sayesinde, “Renklerin Cinsiyeti Olur mu?” sorusunu tartıştılar ve birbirlerinin cevaplarını yine bu ortamda yorumladılar. Yanıtlarındaki ayrımcılığı ortadan kaldırma çabaları da, eTwinning üzerinde açılan bir forumda karşılıklı etkileşime geçmeleri de önemli ve anlamlıydı. “İyi ki yapmışız!” dediğimiz bir etkinlikti.
“Yaratıcı Yazma Uygulamaları” bölümünde “en iyi arkadaşım” ve “isim hikâyesi” konulu yazılar yazdılar; arkadaşlıklarını ve isimlerinin çıkış noktasını yazarak sorguladılar ve öyküleştirdiler. Bu metinleri sınıf panolarında sergiledik.
“Kapağı Ben Tasarlıyorum” etkinliğimizin başında hepsi, “Kitabın kapağı çok güzel,” dedi. “Emin misiniz? Bir bakın bakalım, kitaptaki her şeyi yansıtıyor mu?” diye sorduğumda, bir öğrenci, “Öğretmenim, dut ağacı yok bu kapakta,” dedi. Kalkan parmaklar ve kapakta olmasını istedikleri şeyler giderek arttı. Böylece, kendi rengârenk kapaklarını tasarlamaya başladılar.
Uygulamamızın diğer bir adımında, Mudanya Sahili’nde kitap okuduk. Başka gruplar da katılınca, 500 öğrenciyle sahilde okuma eylemi gerçekleştirdik. Amacımız, okul içindeki bu güzel etkinliğin başka insanlarca da görülmesi, farkındalık yaratmasıydı.
“Kapakta neden dut ağacı yok?” eleştirisinden yola çıkarak, Mudanya sahilindeki bir noktaya dut fidanı dikmek için yaptığımız başvuru kabul edildi. Bileklerindeki mor kurdeleleri, dikilen fidana bağlayan öğrenciler, duygusal bir bağ da kurmuş oldular.
Öğrencilerimiz için en heyecanlı adım, kitabın yazarı Ömer Açık’la tanışmaktı. Bir öğrencinin bir yazarla buluşması elbette keyifli bir deneyimdir. Ancak, Açık’ın öğrencilerle uyumunun ve iletişiminin mükemmel olması, süreci yüksek bir duyguyla noktalamayı sağladı.
Instagram adresimizden yaratıcı okuma uygulamamızı ve süren yeni çalışmalarımızı takip etmek mümkün.