Beraber Üretmek
Yıllar önce kolumun altında içi öykü dolu dosyamla ve yanımda dört yaşındaki oğlumla kendimi Bâb-ı Âli’ye attığım zaman, hiç sektirmeden kapı kapı yayınevlerine girip öykülerimin basılmasını önermiştim. O günlerde öğretmenlik yapıyordum. Aynı zamanda usanmadan yayınevlerini dolaşıyordum. Çünkü öykülerimi yazarken büyük bir coşku içindeydim. “Şöyle olacağım, böyle olacağım, şunu yapacağım,” derken, elimde dosyayla kalakaldım. Anladım ki, bu bir ekip işi, beraberlik işiydi. İki yıl boyunca dosyama kimse ilgi göstermedi. Hatta adres soruyormuşum gibi beni kapıdan savanlar oldu. “Bir ay sonra gel; okuyacağız, haber vereceğiz,” diyenlere bir ay sonra gittiğimde yüzüme bakmıyorlar, gözlerini başka yöne çeviriyorlardı. Çünkü dosyamı okumamışlardı.
Böylece iki yıl geçti. Sonunda birlikte üretebileceğimi anladığım Milliyet Yayınları’na girdim. O gün bugündür yazmaya devam ediyorum. 1979’da Altın Kitaplar’la başlayan yolculuğum hâlâ sürüyor. Yayınevi bir yazar için çok önemlidir. Ne yazarsanız yazın; yayınevi yazdığınız şeyin hakkını da verebilir, yerin dibine de sokabilir. Yazarı, çizeri, editörü, yayın yönetmeni, tasarımcısı, her şeyiyle yayınevi çok önemlidir. Tüm bu öğeler olmadan yapılan kitapları, yazarları görüyorum. Ne yazık ki, yayınevi yazar işbirliği olmazsa, bu tür işlerin sonu gelmiyor, yalnızca zaman kaybı oluyor.