Lise okumalarında İnsan Kendine De İyi Gelir!
Lise öğrencileriyle gerçekleştirilen yaratıcı okuma uygulamasında, Ahmet Büke’nin ödüllü kitabı İnsan Kendine De İyi Gelir ’den yola çıkarak yeni okuma biçimleri, yeniden yazma, metin çözümlemeleri ve disiplinlerarası ilişkiler işleniyor.
Yaratıcı okuma uygulaması çalışmamızda, Ahmet Büke’nin ON8’deki ikinci kitabı İnsan Kendine De İyi Gelir’i 11 ve 12. sınıflarla okuduk. Kitap, 9 ve 10. sınıflar için de okumaya ve yaratıcı çalışma yapmaya uygun.
“Birer kahramanız!”
Lisede öncelikle, hangi kitabı okutacağız sorusuyla baş başayız. Öğrencilerin kafasında tek bir şey var; o da roman. En iyi okuyanların kafasında bile, ilk akla gelen edebiyat türü roman. Bu romanların çoğu da, savaş, cinsellik, şiddet ve vahşetin işlendiği kitaplar oluyor. Onlara göre, kitabın entrikası ne kadar sağlam olursa, o kadar iyi kitaptır. Romanın diliyle, ne anlattığıyla ya da nasıl bir dünya sunduğuyla ilgilenmekten çok, macerasıyla ve entrikasıyla ilgileniyorlar.
Romanla bu kadar çok ilgilenirken, doğal olarak öyküden uzaklar. Sanki öykü ve roman kahramanları bambaşka dünyalardanmış gibi bir yargı var. Oysa çevremizde, kendi hayatımızda, birçok öykü ve roman kahramanı var. Bizler de birer kahramanız aslında. Bu kitapta bunu ve sıradan yaşamların öyküsünü görebileceklerdi. Gündelik ayrıntılardaki fısıltıyı duyabilecekleri, yakalayabilecekleri bir örnek olacaktı. Üstelik, kitabın bir öyküler toplamı olduğu ve romana da dönüşebilecek öğeler içerdiği görülebilir.
Önemli bir yanı da kitaptaki öykülerin ON8 Blog’daki “Sosyal Ayrıntılar Ansiklopedisi” adlı köşeden derlenen öyküler olması. Ekrandan okumayı, okuduklarını sosyal medyadan takip etmeyi seviyorlar. Eğer isterlerse kitaptaki öykülerin devamını kendileri de ekran okuması, blog okurluğu şeklinde devam ettirebilirlerdi. Bazı öğrenciler Ahmet Büke’nin diğer kitaplarına (Mevzumuz Derin, Gizli Sevenler Cemiyeti) geçtiler, bazıları da blog yazılarını takip ettiler. Kitabın kahramanının genç olması da öğrencilerin kahramanla özdeşlik kurabilmesi açısından önemliydi.
Estetik beğenilerinin gelişimine katkı sunabilecek, biçem açısından iyi bir örnek, olan bu kitabı seçtikten sonra öğrencilerle beraber nasıl okuyabileceğimizi düşündük. Sınıfta kavram kargaşasına boğulmadan, “Metin nedir?” sorusu üzerine söyleştik. Bir mimari yapının, müzik parçasının, yemeğin, kısacası her şeyin bir metin olabileceğini konuştuk.
Divan Şiiri’nde gördükleri zeyl ve nazire geleneğinden söz ettik. Batı Edebiyatı’ndaki hipertekst, postmodernizm, oulipo, metinlerarasılık ve disiplinlerarasılık gibi kavramlardan söz ettik. Onları canından bezdirecek şekilde tanımlarını yaparak değil, örneklerle işledik. Öğrenciler kitabı görmeden önce, adı üzerine tartıştık, insanın kendine gelmesi, kendine iyi gelmesi üzerine dilsel tartışmalarımız oldu. Bu çalışma, kitabı daha da merak etmelerini sağladı.
Çalışmamız başladığında kitap yeni yayımlanmıştı ve Büke’nin röportajları ve hakkındaki yazılar basında çıkmaya devam ediyordu. Öğrencilerin gündemin içinde kalarak, edebiyat gündemini takip ederek yazarı tanımaları mümkündü. Bu haber ve röportajları derlemeyi planladık.
Öğrenciler, Ahmet Büke’yle okulda buluşmadan önce, kitabı okurken buldukları alıntıları farklı fontlarla kâğıtlara yazarak okul duvarlarına astılar. Böylelikle dersine girmediğim sınıflardan bazı öğrenciler de okul duvarlarında bu sözleri görüp beğenerek uygulamaya katılmak istediler.
Yazarın okulumuzdaki söyleşisinde, içten bir konuşma yapması, kitaba da çok uygun düştü. Öğrenciler kitapla yazarın örtüştüğünü gözlemlediler. Kitabı okumamış olanlar arasında, yazarın konuşmasından ve samimiyetinden etkilenip okumaya başlayanlar oldu.
Sınavlar engel değil!
Lise öğrencileriyle böyle bir çalışma yaparken, “Üniversite sınavına hazırlanıyorum, böyle bir şeyle ilgilenemem,” gibi tepkiler alacağımız beklenen bir şeydi. Özellikle 12. sınıflarla yaşadığımız bu olumsuz durumu, fırsata dönüştürdük. Eksik oldukları konuları birlikte saptadık. Örneğin, eylemsiler konusunda eksik olduğunu düşünenlerle, bir ders saati eylemsi çalıştık, sonra da kitaptaki eylemsileri buldular. Bu konuda, metin üzerinden üniversite sınav soruları, paragrafta anlam ve dilbilgisi soruları çıkardılar.
Çalışmasını yazıya dönüştürmek isteyenler de oldu. Kitaptan beğendikleri kahramanlardan seçip onun üzerine yeni bir öykü yazan da oldu, seçtikleri bir öykünün sonuna alternatif sonlar yazanlar da. Kendisini bir öykü kahramanı yapıp karakterin İzmir’deki evine giden, kendi çocukluğuyla karakterin çocukluğunu karşılaştıran da…
Resim, anime, karikatür, moda tasarım, gibi alanlarla ilgilenen öğrenciler, kahramanların çizimlerini yaptılar, aralarındaki diyalogların karikatürlerini çizdiler, öykü karakterlerine giysiler tasarladılar.
Onlarla çalışırken, öğretmenleri olarak benim bile ayrımında olmadığım yönlerini fark ettim. “Okuduklarımızı paylaşalım,” dediklerinde akıllarına ilk gelen yöntem WhatsApp uygulamasından bir okuma grubu oluşturmak oldu. Başka okumalarını da bu grupta paylaştılar ve değişik okullardan öğrencilerin bile bu okuma serüvenine katıldığı gözlemlendi.