Neden yaratıcı okuma?
Çağdaş çocuk ve gençlik edebiyatımızın üretken isimlerinden, öyküleri ve yazı atölyeleriyle tanınan Füsun Çetinel, edebiyat metinleri üzerine yaratıcı okuma uygulamaları yapmanın önemini ve etkilerini irdeliyor.
Edebiyat, bir çağrışımlar ve anmalar kaynağıdır. Bize yaşamımızın bir ânını anımsatır ya da içinde yaşadığımız dünyayı yansıtır. Bunun içindir ki, okumak oldukça yaratıcı bir etkinliktir. Klasiklerden Dostoyevski, Shakespeare, Stendhal ve diğer pek çok yazarın eserlerinin çözümlemesi okuyucudan okuyucuya göre değişir.
Bizler bilgisayar değiliz. Dolayısıyla hoşumuza giden bir kitabı okuyup içindeki tüm bilgileri beynimize kaydedemeyiz. Oysa yaratıcı okumanın olanaklarını kullanarak çözümlediğimiz eserleri bir daha unutmamız imkânsızdır. Karakterler, mekânlar, olaylar, konuşmalar, kokular, duygular bizimle birlikte yaşayıp gider.
Birçok insan eğlenmek için okur, ama bu tür insanlar için kitaplardan kazanılacak çok az şey vardır. Trende, vapurda ya da plajda, iyi zaman geçirme yöntemi gibi görünse de, bu tür okuma faaliyetleri bizi yanıltabilir. Kafamız çevremizdeki seslerle, görüntülerle o kadar doludur ki, yazarın yarattığı dünyaya girmekte ya da bize gerçekte ne demek istediğini anlamakta zorlanabiliriz. İyi bir okuyucu, yazarın dünyasını kavrarken aynı zamanda, tüm bunları kendi dünyası içinde değerlendirir, kendi deneyimlerine ve kapasitesine göre biçimlendirir, yeni bir forma kavuşturur.
Öğretmenler ve ana babalar olarak artık şunu biliyoruz: Yapılan araştırmalar, kitap okumanın çocuklarda sol beyin yarımküresini belirgin bir şekilde aktive ettiğini, dil gelişimini ve okul başarısını artırdığını gösteriyor. Bunun içindir ki, devlet ya da özel tüm okullar, üniversiteler, kütüphaneler ve kitabevleri programlarında çokça “yaratıcı okumaya” yer vermeye başladılar.
Yaratıcı okuma, düşünmektir.
Edebiyat üzerine düşünmek, başkalarının düşüncelerini düşünmemizi sağlar. Aslında, dünya üstündeki her şey üzerine düşünmemizi sağlar. Dünya üstünde olmayan şeyler hakkında düşündürür. Edebiyat üzerine düşünmek; bizi düşünme eyleminin içine çeker ve bir daha da rahat bırakmaz. Her gün gördüğümüz ama bakmadan geçip gittiğimiz olaylar üstüne derinlemesine düşünmeye başlarız.
Yaratıcı okumalar bize ilham verir, bizi rahatsız eder, duygularımızı ayaklandırır, yaratıcılığımızı pekiştirir. Bunun tersi olduğunda; okurken uykumuz gelir ya da okuduğumuzu hemen unuturuz.
Okuma uygulamalarında dilbilgisinin, düzgün ifadenin ya da tek bir kelimenin bile bir metni nasıl etkilediğini açık bir şekilde görürüz. Dil kullanımının önemini kavrar, okumayı disipline edebiliriz. Tabii her insan kendi rahat ettiği ortamda ve kendi okuma hızında ilerlemelidir. Dışarıdan telefon, mesaj, trafik gürültüsü gibi kesintiler gelmeden. Okurken kalem, defter, not kâğıtları da yanı başımızda hazır bulunmalıdır.
Yaratıcı okuma için tek gereken iyi bir kitap.
Günışığı Kitaplığı’nın her yıl mart ayında düzenlediği Eğitimde Edebiyat Seminerleri’nde yer alan yaratıcı okuma sunumlarında; ister İstanbul’un olanakları geniş, özel bir okulunda olsun, isterse ücra köylerdeki birleştirilmiş bir sınıfta, iyi bir kitapla neler yapılabileceğini görerek büyüleniyoruz.
Tüm öğretmenlerimizin ortak bir amacı var: Yaratıcı okuma etkinlikleriyle çocukların içinde bulundukları ortamı zenginleştirmek, onlara farklı dünyaların kapılarını açmak. Hayal güçlerinin gelişmesine katkıda bulunurken, bu gücü günlük yaşamın içinde daha çok kullanabilmelerini sağlamak. Disiplinlerarası çalışmalara uygun kitaplar sayesinde, diğer zümrelerle işbirliği yaparak bilginin kalıcı olmasını sağlıyorlar. Günümüz öğrencilerinin okumaya karşı isteksiz olduğunu ve direnç gösterdiğini hepimiz biliyoruz. Öğretmenler, yaratıcı okuma tekniklerini kullanarak onları kitabın renkli dünyasına çekiyor, keyifli ve uzun soluklu bir okuma süreci yaşatıyor, yaratıcılıklarını ortaya çıkaracak ortamlar hazırlıyor.
Münazara, söyleşi, kapak tasarımları, düşünce ve yorumlara açık sorular üretme, konuşma halkaları, drama çalışmaları, şarkı sözü ve şiir yazma, müze gezileri, sanatsal faaliyetler, yazar sohbetleri; öğrencileri hem bireysel çalışmalarda güçlendiriyor, hem de birbirlerinin düşüncelerine saygıyı geliştirerek onları bir arada tutuyor.
Bu yılki sunumlarda; İstanbul’un özel bir okulundaki öğrenciler, Osman Şahin’in Katuna’da Dokuz Ay romanının yaratıcı okumasını yaptıktan sonra kendilerindeki farkındalığı şu sözlerle gözler önüne serdiler: Mardin’de bambaşka bir hayat varmış; köylerimizde sağlık koşullarının bu kadar kötü olabileceğini bilmezdim ; bu kadar yoksul yerlerin olacağını düşünmemiştim hiç ; bir dahaki tatilde ailemle Mardin’i ziyaret etmek istiyorum…
Yaratıcı okuma sunumları, özellikle birleştirilmiş sınıfları olan okullarda tuvaletleri temizlemek, soba yakmak, sınıfları boyamak, idari işleri düzenlemek gibi bin bir türlü görevin arasında, öğrencilerinin okuma becerilerini geliştirmeye çalışan öğretmenlerimize umut oluyor. Bir sonraki yıl kendileri de böyle bir çalışma yapıp Eğitimde Edebiyat Semineri’ne katılabilmenin heyecan ve hevesiyle okullarına dönüyorlar.