Belleğimizin İzinde Oralı Olmamak

11. sınıflarla gerçekleştirilen uygulamada, Murat Yalçın’ın Oralı Olmamak adlı romanından yola çıkarak bellek, aile içi iletişim, haksızlığa uğramak, günlük tutmak gibi temalar işleniyor.

Yaratıcı okuma uygulamamız yaklaşık 12 hafta sürdü. 11. sınıflardaki 30 öğrenciyle sürdürdüğümüz çalışmamızı, Murat Yalçın’ın Oralı Olmamak adlı kitabıyla gerçekleştirdik.

Uygulamayı yaptığımız öğrencilerimin dersine daha önce hiç girmemiştim. Onlarla sadece pandemi dönemindeki uzaktan eğitim sürecinde, bilgisayar ekranlarından görüşebildik. Sınavlar vesilesiyle bir araya geleceğimiz hafta da İzmir depremi nedeniyle görüşemedik. Belki pazarda, markette, okul kapısında birbirimizin yanından, birbirimizi tanımadan yürüyüp geçmişizdir. Depremin hemen ardından bu kitabı okutmaya karar verdim. Deprem, pandemi ya da başka nedenler çocuklarla aramda bağ kurmama engel olabilirdi, ama bu noktada, “Başka bir olanak yaratmalıyım,” diye düşündüm. Bu nedenle uygulamamızın tamamı online koşullarda, Zoom aracılığıyla gerçekleşti.

Büyükler de küçükler de pandemide kaybolduk.

Herhangi bir sınav kapsamına dahil etmeden, oldukça keyifli ve verimli bir okuma süreci geçirdik. Murat Yalçın, kitabın hemen girişinde “Çocukluk, dili çözülmemiş bir uygarlık yazıtı,” diyor. Bu cümle hepimizi çok etkiledi ve ilham verdi. Kitabın bir bölümünde, “Aslında en çok büyükler kaybolur, ama onlar ağlayıp karakola teslim edilmedikleri için sora sora yollarını bulurlar,” deniyor. Hem büyükler hem de küçükler olarak bu pandemi günlerinde fazlasıyla kaybolduk. Sora sora değil, ama okuya okuya yolumuzu bulmaya çalıştık. Bu çalışma da bu yolun hikâyesi.

Oralı Olmamak’taki Aysun karakterinin kaza geçirmesi, bu kazada eşini kaybetmesi ve tekerlekli sandalyeyle yaşamak zorunda kalmasıyla özdeşim kurduk. Çünkü biz de pandemi nedeniyle evlerimize hapsolmuştuk. Bizim engelimiz de virüstü. Öğrencilerime, “Dışarı çıkabildiğiniz zamanlarda kitabı yanınıza alın, açık havada ve güvenli yerlerde okumalar yapın,” diye önerdim.

Kitabı seçme nedenlerimize bakıldığında, Aysun’un geçirdiği kazadan sonra günlük tutması ve yazarak hayata tutunması bizi çok etkilemişti. Öğrencilerimiz de kendi hayatlarında yaşadıkları sorunlar karşısında onları ayağa kaldıracak ayrıntıları bu kitapta yakalayabilirlerdi. Bunun yanı sıra, Sarp, Pelin ve Aysun arasındaki çocuk-kardeş-anne ilişkisinin sahiciliği ve güncelliği, öğrencilerimizde de benzer duyarlıklar yaratabilecekti.

Kitapta çokça işlenen “oralı olmama” tutumunun da öğrencilerimizin sosyal hayatlarında uğradıkları haksızlıklara karşı ne tepki gösterecekleri konusunda rehber niteliğinde olacağını düşündük. Haksızlık karşısında öfke kontrolü, mantıklı ya da duygusal davranma seçeneklerini açıkça tartışabilmemize olanak sağlıyordu. Benzer bir durumda ne yapmaları, nasıl düşünmeleri gerektiğini edebi bir metin kurgusunda deneyimlediler. Özellikle 11. sınıf öğrencileri için bu nokta çok anlamlıydı.

Öğrencilerimiz, okuma sürecinin ardından yazar Murat Yalçın’la çevrimiçi söyleşi yapma fırsatı buldu. Bu buluşma da öğrencilerin kafasındaki tüm kilitlerin açılmasını sağladı. Kendi yaş gruplarına yakın karakterleri işlediği için Murat Yalçın’a daha da yakın hissettiler.

Öğrencilerimden, kitabı okurken sevdikleri cümlelerin altını çizmelerini istedim. Özellikle afiş çalışmamıza hangi alıntıyı çıkaracağımızı düşünürken, çokça alıntı belirlediklerini gördüm. Bu noktada, öğrencilerimin pandemi nedeniyle birbirlerinden uzak kaldıkları için konuşma ve kendilerini ifade etme açlığını gözlemledim. Hem söyleşide hem de alıntılama aşamasında bu açıkça fark edildi.

Ailelerin de katıldığı bellek çalışmaları…

Uygulamamızın adımlarından biri, aile belleği oluşturma etkinliğiydi. Babasının ses kaydının Sarp karakterinde oluşturduğu sağaltıcı ve iyileştirici etki, bizi “bellek” konusuna yoğunlaştırdı. Belleğin insanı iyileştirebileceğini, insanda önemli etkiler bırakabileceğini düşündük. Bazen bir saat, bir dövme, bir fotoğraf iyi hissettirebilirdi. Buradan yola çıkarak, öğrencilerimden “aile belleği” köşeleri oluşturmalarını istedim. Evlerde sandıklar açıldı, düğün fotoğraflarına bakıldı, askerlik anıları anlatıldı, eski eşyaların hikâyeleri aile büyüklerinden dinlendi.

Bu adıma eşlik eden diğer etkinliğimiz de “Tanı Beni, Seveyim Seni Yarışması”ydı. Ailelerin bu etkinliğe katılımı da çok önemliydi. Aile belleğinden çıkan bilgiler yardımıyla hazırlanan soru kartlarıyla aile içinde yarışmalar yapıldı ve evlerde eğlenceli anlar yaşandı. Eğitimin evde başladığı olgusuna böylelikle bir de “eğlence” motifi ekledik.

Bir diğer etkinliğimiz de günlük türünü tanıma üzerineydi. Kitaptaki Aysun karakterinin günlük tutmasından yola çıkarak bu türün edebiyatımızdaki yerini, önemini araştırdık. Cemal Süreya, Franz Kafka ve Oğuz Atay gibi birçok yazarın günlük türündeki eserlerini inceledik.

     

“Eşyaları Anlamlandıralım” etkinliğimizdeyse, kitaptaki abla Pelin karakterinin, babasından kalan saati koluna takması bize ilham verdi. Öğrencilerimiz, dünyaca ünlü fotoğrafçı Vivian Maier’in hayatının anlatıldığı “Finding Vivian Maier” adlı belgeseli aileleriyle birlikte izlediler. Ardından da geçmişten kalan eşyalar üzerine önce aileleriyle, sonra da bizimle sohbet ettiler.

Kitaptaki ses kaydı örneği, bizi diğer adımımıza, yani “Kendini Hatırlat” etkinliğine götürdü. Öğrencilerimize, bir yıl sonraya, kendilerini hatırlatacakları mektuplar yazdırdık ve teslim aldık. Bir yıl sonra onlara geri vereceğiz bu mektupları.

Son adımımız da “Şehir Günlüğü Oluşturuyorum” etkinliğiydi. Selçuk ilçemizdeki hafıza mekânlarını gezmelerini, fotoğraflamalarını ve bunlardan bir sergi oluşturmalarını istedik. Sergiyi de bir konserle açacaklardı. Pandemi koşulları nedeniyle bu geziler ve sergi yapılamadı. Konserde çalınacak parçaların kitabın ruhuna uyan şarkılar olmasını hayal etmiştik. Öğrencilerin aklına, Barış Manço’dan “Kol Düğmeleri”, Sezen Aksu’dan “Kavaklar”, Mirkelam’dan “Hatıralar” ve Tarkan’dan “Unutmamalı” gibi şarkılar geldi. Müzik öğretmenimizin de yardımlarıyla, öğrencilerimiz “Unutmamalı” adlı parçayı bu projeye özel seslendirdiler.

Pandemi gibi birbirimizden uzak kalmak zorunda olduğumuz ve hiç görüşmeden bir yaratıcı okuma uygulaması projesi gerçekleştirdiğimiz bu dönemde, öğrencilerimizle birlikte üretince iyi hissettik.