Cesaretin uzun yolu

Başta kadın hakları olmak üzere pek çok toplumsal konuya ilişkin gazete yazıları ve romanlarıyla sevilen, çağdaş edebiyatımızın önemli kalemlerinden Müge İplikçi, 5. Zeynep Cemali Edebiyat Günü ve Zeynep Cemali Öykü Yarışması’nın 2015’teki ödüllü öykücülerine ilişkin izlenimlerini paylaştı.

Cesaretin bazen tek başına işe yaramadığını, takım çalışmasını, empati duygusunu, kişilerin kendi doğrularının kendi bakış açılarıyla şekillendiğini ve elbette asıl doğrunun eninde sonunda kendini göstereceğini anlatmaya çalıştım.”

Yukarıdaki satırlar, 2015 Zeynep Cemali Öykü Yarışması’nın birincisi Ezgi Akar’a ait. Ezgi henüz 7. sınıf öğrencisi, ancak hem yukarıda alıntıladığım satırlarıyla hem de öyküsüyle şu an yaşamakta olduğumuz bunaltılı dönemi anlamamakta direnen nice “yetişkine” taş çıkarıyor.

Bu öyküde, önyargıların insanları nereye savurduğu ve aslında “doğru” diye nitelendirdiklerimizin ne kadar göreceli olduğu anlatılıyor. Ezgi, öyküsünde küçüklerin dünyasını aktarıyor bize. Ancak dikkatli bakarsak, bunun asıl büyüklerin dünyasını şekillendiren bir “takıntı” olduğunu da hatırlamamız mümkün hale geliyor.

Duyguların ifade edilmek yerine “ima” edilme yoluyla aktarıldığı bizim gibi coğrafyalarda bu, “çifte kavrulmuş” bir yaşam karnesi anlamına geliyor. Daha doğrusu, yaşam karşısında sınıfta kalma karnesi! Önyargılar ve önyargılarla gelen takıntılı dünya görüşlerinin vardığı o çıkmaz sokak. Sonra bu takıntılardan yeni önyargıların doğması… Bu kısır döngüyü nasıl aşabileceğimizi çok başarılı aktarıyor Ezgi. Gerçekte cesaretin, kendini ve o yavan dünyanın içindekileri aşmak olduğunu söylüyor bize.

Cesaret, yazabilmektir!

Ezgi’yi içtenlikle kutluyorum. Yarışmada ikinci olan Bengisu Belen’i ve üçüncü Cem Demir’i de elbette. Dahası, böylesi zorlu bir zamandan geçerken, yazmayı kendine amaç edinen tüm gençlerimizi de… Sözcüklerin tılsımına inandıkları ve o sözcüklerle yeni yaşam eşiklerine uzanmanın mümkün olduğunu bizlere sundukları için.

Nihayetinde yaşam bir yarış değildir (hemen her alanda böyleymiş gibi dayatılsa da); bizlere kalansa, cümlelerin yarattığı derinlikler ve bu derinliklerde yüzebilme cesaretini göze alabilmektir.

Günışığı Kitaplığı tarafından düzenlenen ve Kadir Has Üniversitesi’nde gerçekleşen 5. Zeynep Cemali Edebiyat Günü’nde, bu yıl yarışma sonuçlarının dışında yoğun bir program vardı. Türkiye’nin birçok yerinden gelen eğitimcilerin ve öğrencilerin varlığını hissetmek bile, içimi bir kez daha, bambaşka bir umutla kapladı.

Son derece kapsamlı bir akışı olan programın açılış konuşmasını Feyza Hepçilingirler, kapanışını ise Latife Tekin yaptı.

Düşünceyi ve yaratıcılığı esas almak…

İyi bir sanat eserinin insanlara değil, doğaya ait olduğunu ifade eden Tekin, neden ve nasıl yazdığını şu sözlerle açıkladı: “Yoksulların sessizliğini dile çeviriyorum. Kendimi simülakr olarak değil, zuhur olarak görüyorum.” Tekin’i, Bodrum’daki Gümüşlük Akademisi’nde sade varlığıyla tanıyan biri olarak, bu sözler bende bambaşka çağrışımlar uyandırdı. Oradaki çalışmalar sırasındaki sohbetlerimizi, edebiyatın ve kadın olmanın doğayla kurduğu bağa denk düşen güzel yaz akşamlarını hatırladım.

Yazar olarak itelendiğimiz kuyulardan yine sözcüklere tutunarak kurtulabilme umuduna inanmak istedim. Bu umudun diri tutulması için bu sisli ve isli yolda yazmaktan başka bir yolumuz olmadığını düşündüm. Sonra gencecik kalemiyle Ezgi’nin cesaret sözleri, içimi bir kez daha ferahlattı: “Asıl doğru, eninde sonunda  kendini gösterir!”

Programın sonunda Türkiye’nin hemen her yerinden yarışmaya katılan gençler ödüllerini aldı. Buluşmadaki yoğun katılımı görmek, edebiyat yayıncılığı konusunda yapılacak ne kadar çok işimizin olduğunu gözler önüne seriyor; edebiyatın, dev adımlarla yok oluşa doğru ittirildiğimiz bir ülkede hâlâ kendine dair bir sesi olduğunu ve (tuhaf bir çelişkiyle) hep de olacağını müjdeliyordu.

Bu müjde, benim gibi bir umut fukarasına şimdilik yetti, ama buradan özellikle Türkiye’deki bütün üniversitelere seslenmeyi bir borç biliyorum: Lütfen, edebiyat buluşmalarını, kitap şenliklerini öğrencilerinizden esirgemeyin. Dahası bu buluşmaları yaparken, lütfen “düşünce” ve “yaratıcılığı” esas alın. Unutmamanızda da fayda var: İktidarlar gelir geçer.