Sınav Yolunda Buluşan Dört Kozalak!

Lise öğrencileriyle gerçekleştirilen yaratıcı okuma uygulamasında, Karin Karakaşlı’nın ödüllü romanı  Dört Kozalak’taki sınav ve başarı kavramı, kültürel farklılıklar, aile içi iletişim, ortak amaç, kimlik arayışı gibi temalar işleniyor.

Uygulama çalışmamız için seçtiğimiz Dört Kozalak kitabından bir sözü çıkış sloganı olarak belirledik: Başarmak paylaşmaktan başka ne ki? Biz öğretmenler, çocukları mutlu etmekle birlikte, aslında onların başarı yolculuğuna yol arkadaşlığı da ediyoruz. Bu anlamda oldukça önemli bir kitap. Ayrıca yazar Karin Karakaşlı’nın çocuklara, gençlere ve yetişkinlere seslenen geniş bir yelpazede yazdığını da unutmamak gerekir.

Çalışmayı 11 ve 12. sınıflardan 30’u aktif olmak üzere toplam 55 öğrenciyi dahil ederek yürüttük. Üç aylık bir uygulama süremiz oldu ve kitabı toplamda 150 öğrenci okudu. Kitapta, başka kültürlerden, ailelerden ve çevreden yetişmiş dört genç, bir özel ders öğretmeninin bürosunda, aynı amaçla buluşuyor. Korku ve kaygıyla başlayan yolculukları, birlikte başarmanın tadını ve hayatı birlikte keşfetmeleriyle devam ediyor. Çalışmamızda, onların bu keşif dolu yolcuğuna uygun davranmaya çalıştık ve rehberlik, güzel sanatlar, müzik, sinema ve fotoğrafçılık kulüpleri gibi farklı branşlarla ortak çalışmalar yürüttük.

Neden Dört Kozalak?

Onca kitap arasından Dört Kozalak’ı seçme nedenimiz, gençlerin gelişimsel bir sorununu işlemesi ve bunu yaparken en tehlikeli noktalardan biri olan öğreticilikten kaçınması. Edebiyatı ıskalamayan, dil inceliğinden taviz vermeyen, ülkemizin en sıkıntılı konularından biri olan ayrımcılığa yaklaşımıyla okutulması gereken bir kitap. Özellikle, okullardaki gibi tek bir kültürden insanın olmadığı, tıpkı Anadolu gibi farklı insanların bir arada bir şeyleri var etmeye çalıştığı bir düzende kimlik arayışını işliyor. Didaktizmden uzak, gençlere şiir, müzik, mektup, sanat ve yazmak gibi yeni kapılar sunan, uygulama sırasında gençleri farklı sanat disiplinlerine yönlendirmemizi sağlayan, yazarın akıcı üslubu ve şiirsel diliyle taçlanan bir roman.

Kitaptaki hareket noktalarımızdan biri de, toplumumuzun sancılı taraflarından biri olan “başarmak” kavramını yeniden sorgulatması. Rekabete rağmen dostluk, hayalkırıklığına rağmen güven, ölüme rağmen hayat, korkuya rağmen sevgi nasıl mümkün olabilir? Bu sorgulamalar önemli birer hareket noktası oldu.

Çalışmaya başlarken farklı dil, din ve kültürlere saygı duyma farkındalığı yaratmayı ve sınava hazırlanan öğrencilere yeni bir bakış açısı kazandırmayı, onları rahatlatacak uygulamalar yapmayı amaçladık. Ortak ruhun, ortak amacın birleştirici etkisinden hareketle, “başarı”nın tek başına bir kavram değil, birlikte yapılan ve insanı mutlu eden bir şey olduğunu anlamaya çalıştık. Bunların yanı sıra, teknolojinin bir üretim aracı olabileceğini kanıtlamaya çalıştık.

Lise seviyesinde okuma süresini uzattıkça, kitaptan kopmalar yaşanabiliyor. Bu nedenle, kitabın içeriğini tahmin ettirdikten sonra, beş günlük bir okuma süresi verdik. Okuma esnasında bir okuma defteri tutmalarını istedik ve bu bir anda bütün okulda yaygınlaştı. 400’e yakın öğrenci okurken alıntı yapabilecekleri okuma defterleri tutuyor artık.

Okuma sonrası çalışmalar

Adımlarımızdan biri olan anket çalışmamızda, deney grubu ve kontrol grubu olarak ikiye ayrılan 50 kişilik grup üzerinde romanın çok kültürlü yaşama ilişkin farkındalığı nasıl etkilediğini inceledik.

Roman kahramanına mektup yazma, başarı kavramıyla ilgili forum düzenleme, açılan bir sosyal medya sayfası aracılığıyla dijital mecralarda da tartışmaları devam ettirme, internet araştırmaları, diğer öğretmen arkadaşlarımızla ders içi ve ders dışı atölye çalışmaları, branş ayrımı gözetmeksizin bütün okulun katılımına ve izlemesine olanak sağlamak, kitap alıntılarının fotoğraflarının çekilmesi ve  bunlardan afişler üretilmesi bu çalışmanın öne çıkan diğer yanlarıydı. Yaratıcı okuma uygulaması çalışmalarımız yaklaşık 1000 kişiye tanıtıldı.

Tıpkı romandaki Osman Hoca ve öğrencilerinin İstanbul’u keşfe çıkmaları gibi, biz de öğrencilerin teklifi üzerine birlikte orman ve doğa gezisine çıktık. Oluşturduğumuz “Mutluluk Köşesi” için herkes arkadaşı için kozalak topladı, ben de köşelerine koymaları için her birine edebiyatımızdan şiirler armağan ettim.

Her okuma grubundan bir öğrenci bir kahramana mektup yazdı. En çok mektubun aile içi iletişimsizlik yaşayan Emre’ye ve Osman Hoca’ya yazıldığı görüldü. Bunun yanı sıra, İstanbul Üsküdar Lisesi ile mektup arkadaşlığı yürüttüler. Mektup, çocukların ve gençlerin en kolay yazabildikleri, pek çok konu üzerine görüş ifade edebilecekleri bir tür oldu.

Gençler, romandaki mahalle kültürü temasına da değinmek istediler ve pek çok yerde, “Kavramsal Sanat Çalışması” araştırması yaptılar. Sınav stresinin ve ezberci eğitimin gençler üzerinde yarattığı tahribatı sorgulamak için çekilen kısa film ve kitap sözlerinden bestelenen şarkı da çalışma kapsamında üretilen diğer sanatsal çalışmalardı.

Öğrencilerimizden birinin Karin Karakaşlı rolüne girmesiyle yaptığımız “Yazar Koltuğu” etkinliğimiz ve “Bir öğretmen nasıl olmalı?” temalı açıkoturumumuz da yaratıcı okuma uygulamamızın dikkati çeken diğer noktalarıydı.