“Anlık Çağ”da Kütüphaneler
Bursa Nilüfer Belediyesi Kütüphaneleri Müdürü Şafak Pala, bugünün dünyasında kütüphanelerin toplumsal dayanışmaya ve bilgiye erişimdeki eşitsizliğin ortadan kaldırılmasına etkisini, çağı yakalayan kütüphanecilerin okuma kültürü için önemini anlatıyor.
Hızına yetişemediğimiz bir dünyada soluk alıp veriyoruz. Sanki, bir gün 24 saat değil, bir yıl 365 gün hiç değil. Bir saniyeymiş gibi geçen saatler, bir saatmiş gibi geçen günler, bir günmüş gibi geçen haftalar, yıllar yaşıyoruz. Hızla geçen bir hayatı soluduğumuz duygusuyla, bir şeylere yetişememenin kaygısıyla debeleniyoruz. Yalnızca zamanı algılayışımız değil değişen, bir de üstüne bilgi bombardımanı altında yaşamaya çalışıyoruz. Günümüz dijital dünyasında bilgi, güvenli bir süzgeçten geçmeden her mecrada bize sunuluyor. Aklımız karışıyor, bir kaos içinde duyumsuyoruz kendimizi. Ne okuyacağımızı bilememekten tutun da, neyi bilip bilmediğimiz konusunda bile karmaşa yaşıyoruz. İleride bu dönem “Anlık Çağ” diye anılabilir kanımca. Sözün özü, bu kargaşa ortamında karışığız, şaşkınız, hatta kimi zaman panik içindeyiz.
Tam da böyle bir zamanda kütüphaneler, bizi ana kucağı gibi içlerine almak için dimdik ayakta duruyor. Bir durup ne yapıyorum, diye düşünmemiz için yalınlaşabilmemiz adına gizli birer mabet gibi bizleri bekliyor. Birçok hayatı içinde barındıran, insana ve dünyaya dair yazılmış bütün kitaplar bize anlam katmak için kütüphanelerde sayfalarının açılmasını bekliyor. Neşe, tutku, keder, başarı, hüzün, kin… İnsana ilişkin bütün duygular, insanlığın kendisi orada.
Kütüphaneler yaşayan yerler…
Hep sessiz olunması hatta konuşulmaması gereken yerler olarak düşünülen kütüphanelerin aslında içinde birçok sesi barındırması heyecan verici değil mi? İşte bu yüzden, Nilüfer Kütüphaneleri’nin kendini tanımladığı gibi, “kütüphaneler yaşayan yerlerdir”, sözünü çok seviyorum. Barındırdığı kaynaklar kadar binaları da insanlara çok farklı duygulanımlar yaşatır. Dünyanın birçok kentinde kütüphane binaları hem saygı hem de içeri girmek için merak uyandırır.
Birkaç yıl önce Uluslararası Kütüphane Dernekleri ve Kurumları Federasyonu’nun (IFLA) bir kongresi için Amerika’ya gittiğimizde, dünyanın en önemli kütüphanelerinden New York’taki Public Library’yi ziyaret etmiştik. Yapı, daha içeri girmeden, insanı etkisi altına alıyordu. Roma sütunları, taş merdivenlerin iki yanında dikili duran aslan heykelleri insanda önemli bir yere girdiği duygulanımı yaratıyor, merdivenleri çıkarken binanın taş duvarlarında yaşanmışlıkların izlerini duyumsuyordunuz. Kütüphaneyi bize tanıtan yetkili, Büyük Buhran yıllarında halkın bu kütüphanenin önünde toplandığını ve o dönemin New York belediye başkanının da halka buradan hitap ettiğini söyledi. Başkan halka birlik mesajları verirken, konuşmasında bu aslanlardan da bahsetmiş. Aslanlardan birinin gücü, diğerinin de sabrı temsil ettiğini, zor günlerin geçeceğini, ancak güçlü ve sabırlı olmak gerektiğini söyleyerek sözlerini bitirirmiş. Kütüphaneden çıktığımızda aslanlara bakmış, Alberto Manguel’in bir sözünü düşünmüştüm. “Kütüphaneler varlıklarıyla yalnızca iktidarın otoritesini göstermekle kalmaz, aynı zamanda onu sorgular.” Çok büyük bir güçtü bu.
Son yıllarda yerel yönetimler tarafından açılan farklı kütüphanelerle karşılaşmaya başladık. Özellikle, geçmişten günümüze ulaşan yapıların restore edilip kütüphane olarak halkın kullanımına sunulması, insanların kütüphanelere aidiyet duygusunu artırıyor. Bursa Nilüfer’de Demirci Mahallesi’ndeki hamamın restore edilmesiyle oluşturulan Demirci Kütüphanesi ve Misi’deki eski bir evin restorasyonuyla hayat bulan Nilüfer Belediyesi Çocuk Kütüphanesi bu tür yapılara örnek gösterilebilir.
“Verdiğimiz rahatsızlıktan dolayı özür dileriz.”
Kütüphanelerin son dönemlerde işlevleri de değişti. Kişilerin ilgi alanlarına uygun kütüphaneler açılmaya çalışılıyor. Kentlerde çocuk kütüphaneleri artmakta, hatta çocukların ve gençlerin ilgisini çekmek adına tren, uçak, gemi gibi düzenlenen kütüphaneler açılmakta. Temalı kütüphaneler için, ülkemizin şiir belleği olma hedefiyle kurulan Türkiye’nin ilk şiir kütüphanesi Nilüfer Şiir Kütüphanesi ve Kadın Eserleri Kütüphanesi ilk aklıma gelen örnekler.
“Anlık Çağ” diye adlandırdığım bu zamanlarda insanların bilgiye ulaşması için kütüphanecilere önemli roller düşüyor. Bilgiye erişim açısından insanlar arasında büyük bir eşitsizlik var. İşte bu yüzden kütüphaneci; hayatında hiç kitap kavramının yeri olmayan insanlara da, tek tuşla bilgiye erişebilen ama okuma alışkanlığı geliştirememiş insanlara da yol gösterici olmalıdır.
Kütüphaneci, okuma kültürünü geliştirmek adına hazırladığı programlara, insanların katılımını oturup beklememeli; programlarını topluma tanıtmak için sahada olmalıdır. Okullara, öğretmenlere, velilere, kırsal mahalle muhtarlarına, mahallelerde kurulmuş olan kadın derneklerine ulaşmalıdır. Böylece bilgiye ulaşmadaki eşitsizlikler bir nebze de olsa azaltılabilir.
Bu çağı yakalayan kütüphaneciler güçlerinin farkındadır. 2016’da Amerika’nın Ohio kentinde gerçekleştirilen IFLA Kongresi’nde bir kütüphaneci, elindeki pankartla kendinden emin bir şekilde çevresindekilere gülümsüyor ve şöyle diyordu: “Dünyayı değiştirmeye çalışıyoruz, verdiğimiz rahatsızlıktan dolayı özür dileriz.”