Bir inat yolculuğu olarak edebiyat dergileri

33. Uluslararası İstanbul Kitap Fuarı çerçevesinde düzenlenen “İnat Yolculuğu: Edebiyat Dergiciliğinde Yeni Sesler, Yeni Biçimler” adlı panelde, Notos Dergisi Yayın Yönetmeni Semih Gümüş, Agos gazetesinden gazeteci, yazar Karin Karakaşlı ve Keçi edebiyat dergisi editörü Halil Türkden bir araya geldi.

“İnat Yolculuğu: Edebiyat Dergiciliğinde Yeni Sesler, Yeni Biçimler” adlı panelde edebiyat dergisi çıkarmanın önemi, dergilerin hayatta kalabilmesi için yapılması gerekenler, yazar ve editörler için dergi çıkarmanın anlamı, dergilerin edebiyata katkısı ve dijital yayıncılık gibi konular tartışıldı.

“Bir neslin vasiyetnamesi…”

Panelin yöneticiliğini üstlenen editör Halil Türkden, konuşmasına başlarken Cemil Meriç’in, “Bir şehrin iç sokakları gibi mahrem, samimidirler. Devrin çehresini makyajsız olarak onlarda bulursunuz. Bir neslin vasiyetnamesidir dergi,” cümlelerini alıntıladı.

“Dergiler, Cumhuriyet sonrasında giderek her akım ve düşünce için bayrak işlevi görmeye başladı. Yaşar Kemal’ler, Orhan Veli’ler ve Sabahattin Ali’ler için birer okul gibiydi; birçoğu ilk yazısını dergilerde yayımladı,” diyen Türkden, bir dönem edebiyatın nabzının dergilerde attığını; öte yandan bugün artan nüfus ve okuma oranına rağmen edebiyat dergilerinin okunmadığı, takip edilmediği bir manzarayla karşı karşıya olduklarını vurguladı.

Dijital yayınların, dağıtım sorununu ortadan kaldıran yeni bir kanal olmakla birlikte, dijitalde edebiyatı okutmanın da zorlukları bulunduğunu, dijitalde içeriği daha da ince eleyip sık dokumak gerektiğini dile getiren Türkden konuşmacılarla, edebiyat dergisi çıkarmanın anlamı, dergileri ayakta tutabilmek için ödenen bedeller, dergilerde editör ve yazar olmanın motivasyonu üzerine söyleşti.

“Birini bırak deseler, hiç düşünmeden kitabı bırakırdım.”

Notos Dergisi Yayın Yönetmeni, yazar Semih Gümüş, “Edebiyatın dünyanın neresinde olursa olsun edebiyat dergisi olmadan yaşaması mümkün değildir. Kitaplar, yaşadığımız ânın edebiyatını yansıtmakta yeterli değildir. Hepsi farklı anlayışta, çok farklı yazarların elinden çıktığı için bizi bir kaosa sürükler. Yeni ve özgün içerikler önce dergilerde yer bulur,” cümleleriyle dergilerin edebiyat tarihimiz açısından öneminin altını çizdi.

“Edebiyatın ve yaşamın nereden gelip nereye gittiğini anlamak için, dergilerden başka tutunabileceğimiz yayın yoktur,” ifadesini kullanan Gümüş, dergi yayıncılığındaki deneyimlerini paylaştı ve birincil sorun olarak dağıtım ve satışı işaret etti. “Türkiye’de edebiyat dergisi dağıtımı çok yetersiz. Derginizin bütün illere ulaşabilmesinin büyük bedelleri var. Bu nedenle genelde dergi dağıtımlarının yarısı İstanbul ve çevresinde olur. Bu durum, edebiyat dergiciliği için kısır bir döngüye yol açıyor,” sözleriyle, dergicilikte başarılı olmak için, alışılan biçim ve anlayışlardan bağımsız bir yayıncılığın şart olduğunu belirtti.

İyi dergicilik için biçim ve anlayışın önemini vurgulayan Gümüş, “Dergi, aylar süren bir hazırlığın sonunda ortaya çıkar. Geleneksel biçimlerde dergiyi yapar, okurun önüne koyarsanız, okur sayısı sınırlanır. Bugün tüm ülkede yaklaşık 300 dergi yayımlanıyor, ama 60 ve 70’lerdeki kadar nicelikli ve nitelikli bir dergi dünyamız yok,” diyerek, edebiyata katkının ancak nitelikli edebiyat dergileriyle sağlanabileceğine dikkat çekti.

Özellikle genç yazarların öne çıkması içinde, dergilerden iyi bir araç olmadığını belirten Gümüş, dergi yayıncılığının kendisi için önemine, “35 yıldan uzun süredir, hem dergicilik, hem de yayıncılıkla uğraşıyorum. Birini bırak deseler, hiç düşünmeden kitabı bırakırdım. Kitap yayımlarken, başkalarının kitabını yayımlıyorsunuz. Derginin her sayısı ise kendi eseriniz,” sözleriyle değindi. Yayıncılık geleneğimizde tutucu bir yaklaşım olduğunun, dijital yayıncılığın olanaklarından ve yeni mecralardan yararlanmak gerektiğinin altını çizdi.

“Bütün basın, dijitalin sınavını verecek.”

Gazeteci, yazar Karin Karakaşlı konuşmasına başlarken, “Hayatın kendisinin dayattığı bir dergi ihtiyacı yok. Gazetelerin bile artık internetten takip edildiği bir dönemde, dergilerin aylık akışını takip etmek ayrı bir mücadele,” diyerek, dergi yayımlamanın da, okumanın da birer tutku olduğunu belirtti.

“Edebiyatın hayata açılacağı yer, edebiyat dergileridir,” diyen Karakaşlı, yeni bir yazarın ilk okulunun dergiler olduğunu hatırlatarak, kendisi gibi pek çok genç yazarın Yaşar Nabi Nayır Gençlik Ödülü’yle edebiyata adım attığına dikkat çekti. “Okuru olduğunuz bir dergide, okuru olduğunuz yazarlarla aynı sayfalarda yazdığınızda, bir sürekliliğin halkası oluveriyorsunuz ve yazmaya devam etmek için de bir sebebiniz bulunuyor,” cümleleriyle, dergilerin yazın hayatı için öneminden söz etti.

Dergilerin bağımsız kalabilmesinin, içeriği sansürden ve otosansürden kurtarabilmenin zorluklarına işaret eden Karakaşlı, dergilerin, hem dağıtım gibi teknik sorunlarla, hem de içeriği diri tutmakla mücadele ettiğini belirtti. “Edebiyat dergiciliği, kendini yalnız hisseden birilerine ulaşıp, ayağının altında bir zemin oluşturmaktır,” diyerek, bir zamanlar dergilerin insanları bir araya getirdiğini, ama günümüzde bambaşka bir dünya düzeni olduğunu anlattı. Karakaşlı, “Bütün basın, dijitalin sınavını verecek. Zaman ve dünya oraya gidiyor,” sözleriyle tanımladığı dijital yayıncılığın önemli fırsatlar sunduğunu ve dijitalde içeriği okutmak için türlü yollar denemek gerektiğini, bu noktada sosyal medyanın önemini vurguladı.