Geleceğin kitap teknolojisi
Canon Türkiye Profesyonel Baskı Grubu Satış Müdürü İbrahim Aydoğan, gelişen yeni dijital baskı teknolojilerinin yayıncılığın geleceğine etkilerini aktarıyor ve önemli kazanımlar sağlayabilecek “önce sat, sonra bas” yöntemini anlatıyor.
Canon markasından söz edilince ilk akla gelen, fotoğraf makinesi oluyor. Fotoğraf makinesi, insanların anılarını saklayıp ölümsüzleştiren bir teknoloji. Bunun yanında, televizyon izlediğiniz görüntüyü evlerinize yüksek çözünürlükte ulaştıran kameranın ucundaki lensler, hastanelerde göz taraması ya da röntgen için kullanılan cihazlar, beyaz eşya teslimatlarında ilk ele alınan kullanım kitapçıklarını basan teknoloji; ehliyet ya da pasaport başvurusunda bilgilerinizin tarandığı cihazlar da Canon’un. Bir de, saatte 250 adet kitap basabilen cihazlar var. Gündemimiz, işte bu teknolojinin yayıncılara ve geleceğin kitap pazarına nasıl faydalar sağlayacağı.
Tüm dünyada tüketici ve tüketici alışkanlıkları değişiyor. Tüketicilerin önemli bir çoğunluğu artık kitabevlerine gidip kitap satın almıyor. Oturdukları yerden, seçtikleri kitaptan kaç adette istediklerine karar verip, sipariş ediyorlar.
Pazar değişiyor ve önümüze yepyeni bir model getiriyor. Artık insanlar ihtiyaçları olan videoları internetten bulabiliyor, yapacakları yemeğin ayrıntılarını görüntülü izleyebiliyorlar. Doğallıkla ürünler de değişiyor. Çünkü artık herkes “terzi dikişi” ürünler istiyor. Son teknolojilerden biri, spor yaparken müzik dinleyenlere yönelik. Öyle yazılımlar var ki, siz yürürken ya da koşarken, GPS (Küresel Konumlama Sistemi) verisiyle, uydu üzerinden hızınızı tespit ediyor ve konumunuza ya da temponuza uygun müzik öneriyor.
Önce sat, sonra bas!
“Önce sat, sonra bas,” dediğimiz bu yönteme ben, “alan memnun, satan memnun” modeli diyorum. Kullanıcı, bilgisayarın başına geçip kitabını adet bazında seçiyor, kredi kartıyla ödemesini yapıyor. Bilgiler, baskı yapan firmaya gidiyor, kitap basılıyor, kargoya veriliyor ve kullanıcının kitabın konumunu takip edebileceği bir takip sistemi devreye giriyor. Üretenin de, alanın da memnun olduğu bir sistem bu.
Dünyada, talebe göre baskı (print on demand) olarak adlandırılan bu model, kitapların gereksiz yere stokta durmasını engelliyor. Çünkü, normal şartlarda, ortalama 3000 adet kitap basılıyorsa ve bunun 1000’i satılıyorsa, stokta duran 2000 kitabın maliyeti de yayıncıya yansıyor.
Hollanda’da gerçekleştirdiğimiz örnek bir proje var. Bir firma, 2008’de dijital teknoloji kullanmadan önce, yılda yaklaşık 900 bin adet kitap basarken; talebe göre baskı modeliyle birlikte, 2015’te üç milyon baskı yapabilir hale geliyor. Aynı ülkede basmasına rağmen, artık ihracat da yapmaya başladı. Daha da önemlisi, bir siparişi 40,3 saniyede ve %97’lik bir oranla hatasız gönderebiliyor. Bu, katma değeri çok yüksek bir durum. Maliyet ve güvenlik avantajlarına bakıldığında, ihtiyaç kadar basıldığı için, geleneksel teknolojideki gereksiz kalıp maliyetlerine gerek kalmıyor. Üstelik artık baskı kaliteleri de, ofset teknolojisine ulaştı.
Kişiselleştirilmiş teknoloji
Dijital baskının güvenlik açısından da, üst düzeyde artıları bulunuyor. Kitabın nerede olduğunu ve ne kadar basıldığını görebiliyor, kitabın üstüne görünmez mürekkep basabiliyor ve kare barkod yerleştirebiliyorsunuz. Böylece, kitaba “numunedir”, “… adet basılmıştır” ya da “satılamaz” gibi ibareleri de koymak mümkün.
Her sektörde olduğu gibi, baskı teknolojileri alanında da okuyucularla ilgili araştırmalar yapılıyor. Z kuşağı ve milenyum kuşağıyla ilgili yapılan bir araştırma, bu kitlenin internete bağlı yaşadığını, çevresiyle uyumlu olduğunu ve en çok da kişisellik istediğini gösteriyor.
Bugünkü uçak yolculuklarında, herkesin önünde, istedikleri yayını izleyebilecekleri ekranlar var. Acilen eve gitmek isteyen biri, haritadan hangi şehirde olduğunu, ne kadar yolu kaldığını dakika dakika izliyor. Başka biri sadece müzik dinliyor. Bir başkasıysa, film izliyor. Bilimkurgu, drama, macera, Türkçe, İngilizce ya da Japonca… Tıpkı kitap gibi. Tüketilen bu ürünler de kişiselleştirilmiş ürünlerdir.
Dosyoyevski’nin ünlü romanı Suç ve Ceza, yazıldığı dilden başka dillere çevrilmeseydi, bu kadar insana ulaşabilir miydi? Dijital teknolojinin avantajı, her ürünü farklılaştırması, farklı biçimlerde sunabilmesi, kişiselleştirebilmesi. Kolanın zararlı olduğunu hepimiz biliriz. Ama markete gittiğinde, üstünde çocuğunun isminin yazılı olduğu kola kutusunu arayanlar var. Çocuğunun ismini bulamayanlar için, “kızıma” ya da “babama” yazan seçenekler üretilmiş ve işleri daha da kolaylaştırmışlar. Bu bir pazarlama başarısıdır.
Kâğıt nereye, stoklar nereye?
Caslon adlı bağımsız kuruluşun yaptığı yeni yayıncılık trendleri araştırmasına göre; dijital kitap baskısının, 2014’te toplam kitap baskısına oranı %7 civarındaydı. 2019 yılında bu oran yaklaşık %19’a çıkacak. Interquest adlı başka bir kuruluşun araştırmasına göre, geleneksel ofset baskı büyüme oranı %-8,7 iken, dijital baskı ortalama büyüme oranı %21,7.
Basılı kitap ölüyor mu? Hayır, ölmüyor. Kendi sektörümüzden örneklemek gerekirse, 1990’lı yıllarda en hızlı baskı yapan dijital makinenin hızı dakikada 100 adet iken, şu anda dakikada 5200 adet A4 boyutunda baskı yapabilen cihazlar var. Daha çok basıyoruz; daha çok kitap basılıyor.
Yayıncılık sektöründe kâğıt ve stok maliyetleri en önemli meselelerden ikisi. Basılan kitaplardan sipariş edilip gönderilenler dışındakiler atıl bir biçimde depolarda duruyor. O depoların nem oranından ısısına kadar, pek çok koşulun sağlanması gerekir. Kâğıt, eğer baskı yapılmamış bir kâğıtsa sıkıntı yok, istediğiniz zaman istediğinizi basabilirsiniz; ancak basılmış bir kâğıt, depoda sipariş gelmesini bekliyorsa ve o sipariş gelmezse, maalesef zaman içinde hepsi çöp olabilir.
Canon Future Book Forum
Yayıncılık verileri, başlık sayısının her yıl arttığını gösteriyor, ama adetler çoğalmıyor. Bazı kitaplar vardır ki, basılamaz. Maliyeti nedeniyle geleneksel baskıda, 3000 adet basabilirsiniz, ama 500 adet basamazsınız. Dijital baskı teknolojileri, basılamayan kitapların da basılmasını sağlayan bir teknoloji.
Her yıl Münih’te, “Canon Future Book Forum” başlığıyla, Avrupa’da ve dünyada yayıncılıkla ilgili gelişmelerin gündemini oluşturduğu etkinlikler düzenliyoruz. Dünyadaki pek çok yayıncı o foruma katılıyor, Türkiye Yayıncılar Birliği’nden arkadaşlarımız da katılıyor. Bu forumdaki yuvarlak masa etkinlikleriyle yayıncılığın geleceği ve sorunları tartışılıyor, hep beraber ortak bir yol aranıyor. Canon Türkiye olarak, geleceğin kitabının hayalini kurabilmek için tüm yayıncılık sektörünü, yeniyi paylaşmaya, yeniyi düşünmeye ve takip etmeye davet ediyoruz.