Gençler toplumsal acılarda “dayanışma”yı dillendiremiyor.
Zeynep Cemali Öykü Yarışması Proje Başkanı ve Günışığı Kitaplığı Yayın Yönetmeni Müren Beykan, 2017 yılında ülke genelinde büyük bir katılımla gerçekleşen yarışmanın sonuçlarını değerlendirdi ve gençlerin öykülerindeki dikkat çekici ayrıntıları paylaştı.
Ülkemizde de, dünyada da tüm canlılar için küresel bir ihtiyaç, “dayanışma”. İnsanlar için olduğu kadar öteki canlılar için de yaşamsal önemde. 2017’de 6, 7 ve 8. sınıf öğrencilerinden “dayanışma” öyküleri yazmalarını istemiştik, ocak ayının ilk günlerinden başlayarak ülkenin değişik köşelerinden yine öyküler yağdı Günışığı Kitaplığı’na ve mayıs ayı ortasında yarışmamız yedinci kez sonlandığında, okunacak 500’e yakın öykü birikmişti.
Hep önemli bulduğumuz karşılaştırmayı en başta yapayım: Devlet okullarından ve özel okullardan katılım bu yıl da birbirine yakındı; ancak, öykülere bakıldığında, özel okullarda edebiyata ayrılan zamanın daha nitelikli olduğu görüldü. Dilerim, önümüzdeki yıllarda bu denge de iyileşsin.
Bu yıl yine 6. ve 7. sınıfların ilgisi yoğundu ve tabii, sınava hazırlanan 8. sınıflardan, öbür sınıfların yarı oranında öğrenci zaman ayırabilmişti öykü yazmaya. En çok öykü yollayan iller, her yıl olduğu gibi, İstanbul, Ankara ve İzmir’di. Manisa ve Muğla’dan öğrencilerin geçmiş yıllardan daha fazla öyküyle katılması sevindirdi.
Yedi yıldır öykü yazmayan illerin –Amasya, Bayburt, Bilecik, Bingöl, Çorum, Hakkâri, Iğdır, Kırşehir, Siirt, Sinop– ve az sayıda öyküyle katılımını hayli çekingen bulduğumuz Adıyaman, Artvin, Gümüşhane, Kars, Kilis, Şırnak, Tunceli, Uşak gibi illerin de 2018’deki yarışmada bizleri şaşırtmasını hevesle bekliyoruz.
11 öykü dikkati çekti, dördü ödüllendirildi.
“Dayanışma”yı öyküsünde anlatmayı başaran öğrencilerimiz bu yıl da usta edebiyatçıların – Faruk Duman, Feridun Andaç, Gaye Boralıoğlu, Müge İplikçi – ve benim oluşturduğumuz seçici kurulun– değerlendirmesiyle belirlendi. İlginç öykülerin arasından, dört gencimizinki ödül kazandı. Her yıl olduğu gibi, dereceye giremese de, seçici kurul üyelerinin dikkatini çeken yedi öykü, Ödüllü Öyküler Kitapçığı’nın “Okumalık Öyküler” bölümünde yer almaya değer bulundu. Samsun, Mersin, İstanbul, Denizli, Gaziantep ve Diyarbakır’dan öykü gönderen bu gençlerimizi de kutluyoruz.
Muhtaca yardım dayanışma sanılmış.
Bu yıl da “dayanışma” temasına bağlı yazan gençler, hem insan yaşamındaki, hem hayvanların ve bitkilerin yaşamındaki dayanışma olasılıklarını, ilginç kurgularla öyküleştirmiş. Büyük çoğunluk, insanın insanla dayanışmasını temel almış. Buna rağmen, günümüzün kâbusları, gençlerimizde bir dayanışma çığı yaratamamış görünüyor. Evliliğe zorlanan çocuklar için, kadına uygulanan şiddet için, kentsel dönüşüm bahanesiyle kentleri yaşanmaz kılan sinsi betonlaşma için, ne yazık ki dayanışamamış gençlerimiz.
Görünen o ki, ülkenin her köşesinden gençlerin en çok önemsediği dayanışma, arkadaşlar arasında. 100’ün üzerinde öykü, arkadaşlık bağlarını esas almış. Şaşırtıcı bir sonuç değil bu yaşlardaki yazarlar için elbette. Ancak, şaşırtıcı olan, dayanışmayı, muhtaç olana yardım etmek, büyük bir iyilik yapıp gönenmek olarak düşünen öğrencilerin azımsanmayacak sayıda oluşu.
Bir o kadar öykü, neredeyse sadece iyilik yapmak üzerine kurgulanmış, bir o kadarı da dayanışmanın “elbirliği etmek” gerektirdiğini unutuvermiş ya da gözardı etmiş. Dahası, kocaman yardımları bir sefer yapınca, yaşamlar toptan kurtulur diye umut etmiş gençler.
Çocukluk, gençlik ne güzel şey; bir ay çalışıp topladığı parayla bütün maddi sorunlarını çözebiliyor ya da yeterli para buldu mu, en ölümcül hastalığı bile yenmenin mümkün olduğu umudunu taşıyorlar. Geçen yılların öykülerinde de okumuştuk bu umutları, bu yıl da benzerleri sıkça çıktı karşımıza.
“Yaşam çok adaletsiz!”
Anne baba kaybı, yoksulluk, ölümcül hastalıklar ve savaş… Çocuklarda travma yaratması kaçınılmaz bu küresel, toplumsal ve bireysel kâbuslar öykülerde önemli oranda yer bulmuş. Onlarca öyküden, “Yaşam çok adaletsiz!” haykırışı yansıyordu. Yine de, toplumun dertli konularına hakkıyla eğilen, onları öyküleştirenlerin sayısı çok değildi.
Kentsel dönüşüm, doğa tahribatı, aile içi şiddet, çocuk yaşta evlendirme ve gebelik, akran zorbalığı gibi acıtıcı konularda kitlesel gösterilerin yapıldığı bir ülkenin gençleri, neden yeterince duyarlılık gösterememiş? Nedeni, bu konuların sorgulanmasını baskılayan eğitim sistemi mi, görmezden gelerek acıları halının altına süpüren aileler mi?
“Dayanışma”nın farklı türler arasında olabileceğini de düşünenler olmuş! Kuşlar arasında, ağaçlar arasında varsaydığı dayanışmaları öyküleştiren gençlerin yanı sıra, kitaplar arasında, akreple yelkovan arasında, hatta Dünya ile öteki gezegenler arasında dayanışmanın da kurgulandığına rastladık. Fantastik ve bilimkurgu türünü yeğleyen bu gençler, zoru seçtikleri için her zaman dikkatimizi çekiyor.
Sanal dünyaya kendilerini kaptırdılar diye sürekli yakındığımız çocuklardan ve gençlerden, bu yıl Zeynep Cemali Öykü Yarışması’na ulaşan 500’e yakın öyküde, yalnızca 11’i internetten söz etmiş. Okuyup yazmakla ilgilenen ve edebiyata yakın duran bu gençler, dünyalarını pekâlâ dijitalin ötesine taşıyabiliyor demek ki.
2018 teması “kararlılık”
Yarışmanın 2018 yılında da onlardan bu kararlılığı bekliyoruz. Malum, kararlılık çok geniş bir kavram, içinde hem inat hem direnme hem sebat barındırıyor ve istikrar, süreklilik anlamlarını da içeriyor.
Bakalım bu denklemi gençler nasıl çözecek; kararlılığın aslında kör inat anlamına kesinlikle gelmediğini, asıl kararlılığın hedefe ulaşmak ve başarmak için belki de sorgulamak, yöntem değiştirmek, işbirliği yapmak gerektirdiğini dillendirecekler mi? Ve en önemlisi, barış ve adalet için kararlılık gösterecekler mi? Hevesle bekliyoruz.