Zirvelere, uçurumlara…
Edebiyatı dert edinmek önemlidir. Öyle ki, okurla ve metinle her yerde dertleşemezsiniz. Türkiye’de birçok yazar ve şair, dergilerde doğup büyümüştür. Dergi çıkarma uğraşı, gördüğümüz rüyaları kaleme almaya benzer. Gerçek olmadığını bildiğimiz ve uyandığımızda hatırlayamadığımız çizgileri, belli bir gerçekliği ifade etmek için çizmek… Neyin uğruna bu inat?
İnadına edebiyat dedik, çünkü bu dünyanın çocuklarının rüyalarını onlar ölmeden, öldürülmeden kaleme almak gerektiğini düşünüyoruz. Onları, Ece Ayhan’ın Meçhul Öğrenci Anıtı şiirinde dediği gibi, oyuncakları olduğuna inandırmalı, hemen şimdi!
Türkiye’de çocukları ve gençleri edebiyatın usta kalemleriyle buluşturan Günışığı Kitaplığı yirminci yılına emin adımlarla yürürken, kitaplığın rafları arasında dolaşan bir Keçi göze çarpıyor. Edebiyat bir havuz problemine nasıl dönüşür? Bir çocuk kitap fuarından ne bekler? İnsan bir kitabı neden yedi defa okusun ki? Kant’ı çocuklara anlatmak mümkün mü? Edebiyat, eğitmek zorunda olmalı mı? Keçi, azık torbasında edebiyata ve insana dair sorularla geliyor. Düşünceye alan açmak için, rahatsız etmek için, edebiyatı insanın odağına alabilmek için sokaklardan ve caddelerden değil, daha zorlu yollardan seke seke geliyor. Üstelik kapınızı sadece yılda iki defa, elektronik dergi formatında çalacak.
Cemil Meriç, Keçi’nin yolunu tarif etmiş bile: “Düşünmek, caddelerden keçi yollarına; çiğnenmemiş, sarp, dikenli keçi yollarına sapmaktır. Ama zirvelere şehrahlardan gidilmez, zirvelere ve uçurumlara…” Biz Keçi ’nin inat arkadaşlarıyız; yolda birlikteyiz.