2022 Ekonomik Görünümü ve Dikkat Noktalarımız

Ülkemizin en önemli finans danışmanlarından Erdal Kesrelioğlu, yayıncılık dünyasını 2022’de bekleyen ekonomik iklimi değerlendiriyor, firmaların bütçelerini oluştururken dikkat etmesi gerekenlere ilişkin tavsiyelerini paylaşıyor.

2022’de ekonomi nereye gidecek sorusuna yanıt vermeden önce 2008 krizini hatırlayalım. 2008 krizinden sonra tüm dünyada yeni çözüm olarak para basıldı. FED (ABD Merkez Bankası) ve ECB (Avrupa Merkez Bankası) tarafından o kadar çok para basıldı ki dünyada büyük bir para bolluğu oldu. Tam parayı çekeceğiz derken önce COVID.19 geldi, sonra da büyük enflasyonlar yaşandı.

FED ve ECB, Çin’deki gelişmeler vb. nedenlerle piyasaya nakit akıtmayı azaltmanın, parayı geri çekmenin zamanının geldiğini anladı. Her ay piyasaya 110 milyon dolar veren FED, yeni bir kararla bunu her ay 15 milyon dolar kısacağını ve Haziran 2022’de piyasaya para vermeyi durduracağını açıkladı. Dolayısıyla 2022’de faizlerde ciddi artışlar olabilir.

Hammadde fiyatları ve tedarik sorunları…

Tekstil, alüminyum, yağ, gübre, ilaç… Çok farklı sektörlerde çalışıyorum ve her sektörün hammadde fiyatlarında çok ciddi oranda artışlar var. O büyük paralar hammadde almak için kullanıldı. Paranın sahipleri hammaddeleri elinde tutuyor ve bunun ticaretinden daha büyük paralar kazanıyor. Yüksek hammadde fiyatlarının uzun süre kalıcı olacağını düşünüyorum.

Alüminyum alanından bir örnek verecek olursam; 2020’de 800 dolar olan teneke fiyatı, 2021’de 1.300 dolar. Gelecek yıl 1.800 dolar olarak tahmin ettiğimiz fiyatlar kalıcı. Yıllık kontratlar buna göre yapılıyor. Hammadde fiyatlarındaki artış, enflasyonun çok büyük sorunlarından biri.

Lojistik şirketlerine bakalım; konteyner sıkıntısı, liman ve gemi sorunları gündemde. Bunlar çözülebilecek sorunlar, ama öyle bir tıkandı ki, sanki çözülmek istenmiyor havası doğdu. Bütün bu sıkıntılar, nakliye fiyatlarının çok üst seviyeye çıkmasına neden oluyor.

Tedarik zincirindeki problemlerden biri de nakliye fiyatlarındaki korkunç artışlar. Türkiye’de bu artışın iki nedeni var. Birincisi, e-ticaret firmalarıyla kargo şirketlerinin verimsiz çalışma sistemi. Aynı kategoriden beş ürün sipariş verdiğimde, bunları tedarik durumuna göre parça parça gönderebiliyorlar. Her gün ayrı bir paket geliyor. Nakliye fiyatlarının giderek yükselmesindeki diğer neden de petrol fiyatlarındaki artış.

Tüm bunların sonucunda çok ciddi bir enflasyonla karşı karşıya kaldık. Enflasyonun geçici olduğuna dair söylemler kuruldu, ama bu enflasyon kalıcıdır. Çünkü bu bir tüketici enflasyonu değil, hammaddenin ve üretim operasyonunun yarattığı bir enflasyondur. 13 Kasım 2021 (bugün) itibarıyla tüketici enflasyonu ABD’de %6,1, Avrupa’da %4,1’e çıktı. Üreticiye gelen hammaddenin enflasyonuna bakıldığında da Çin’de %13, ABD’de %9, Avrupa’da %13 civarında olduğunu görüyoruz. Bu da kalıcı enflasyonun en önemli işaretlerinden biridir.

Enflasyonun geçici olduğuna dair söylemler kuruldu, ama bu enflasyon kalıcıdır. Çünkü bu bir tüketici enflasyonu değil, hammaddenin ve üretim operasyonunun yarattığı bir enflasyondur.

2022’de en önemli bir başka belirleyici de enerji fiyatları olacak. Ham petrolün varil fiyatı 20 dolardan 85 dolara ulaştı. 2022 içinde 90-95 dolar civarında olacağı söyleniyor. Doğalgazdaki artış geçtiğimiz yılın 10 katına, kömür fiyatındaki artış da 3 katına ulaşmış durumda. Hem üreticiyi hem de hane halkını zorlayan artışlar bunlar.

Dünyanın bir diğer sorunu da Çin. Çin ekonomisi %6,5’in üzerinde büyüdüğünde dünya büyüyor. Çin’in şu anki büyümesi %4,5 civarında. Çin’deki lojistik sorunlar fiyatlara doğrudan yansıyabiliyor.

Enflasyonla faizin didişmesi…

Önümüzde yüksek faiz ve yüksek enflasyon dönemi var. Bunlar da %1’den düşük bir büyüme beklenmesine neden oluyor. İşsizliği, durağanlığı getirecek bir durum bu. Yüksek faiz, yüksek enflasyon ve düşük büyümenin sonucu olarak stagflasyon ortaya çıkacaktır. Enflasyon ve durgunluğun aynı anda olduğu, Japonya’nın da yıllarca yaşadığı bu durumu bütün dünya olarak yaşayacağımızı düşünüyorum.

Gelelim Türkiye ekonomisine. Herkesin sorduğu soru; 2022’de erken seçim olursa, ekonomi ne olur? Erken seçim 2022’de de olsa, 2023’te de olsa değişecek hiçbir şey yok. Çünkü Türkiye’nin seçime ilişkin kullanacak hiçbir ekonomik silahı yok. Bunu düzeltme şansımız da yok. “Faiz enflasyon yaratıyor” teorisinde ısrar etmek, bizi oldukça kötü bir noktaya getirdi.

6 Kasım 2021 itibarıyla bu içeriği hazırlarken, yıl sonu enflasyon tahminim %19’du. Ama şimdi (13 Kasım’da) %19,88. Sayılarla oynanmaz, müdahale edilmezse %20 civarında kalır. 2022 içinse enflasyonun %16 civarında olacağını tahmin ediyorum. Ancak faizi düşürme politikası devam ederse, %16’nın üzerine de çıkabilir. Bunu baskılayacak tek şey, tüketimin durmasıdır. Maliyet enflasyonu aynen devam etse de tüketimdeki azalmadan dolayı enflasyon bir miktar kısılabilir.

Döviz kurunda son durum…

Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası başkanının teorileri oldukça ilginç. İlk ayında “Merkez Bankası’nın görevi enflasyonu düşürmektir,” dedi. İkinci ayın sonunda “Merkez Bankası çekirdek enflasyonu gözleme alır,” dedi. Üçüncü ayında da “Merkez Bankası’nın görevi fiyat istikrarı değil, cari açığı düşürecek ve büyümeyi hızlandıracak faizi getirmektir,” dedi. Dünyadaki bütün merkez bankalarının tek bir görevi vardır; o da fiyat istikrarı sağlamaktır. Fiyat artışını, fiyat istikrarını, parasının değerini korumaktır. Ama bizde hemen her gün başka bir strateji belirleniyor.

2022’de ortalama faizin %20-22 arasında olacağını, Mart ayı dolaylarında %25’lere çıkabileceğini düşünüyorum. Zaten bunu yapmazsak duvara çarpmaktan beter olacağız.

Bugün (13 Kasım 2021) itibariyle 9,992 TL’de tutulan bir dolar kuru söz konusu. Dün gece (12 Kasım) bir ara 10.02 TL’yi gördü ve sosyal medya kaynadı. Daha önce sözünü ettiğim gibi faizi %25 civarına çektikleri bir senaryoda dolar kuru 10 TL civarında kalacaktır. Euro ve Dolar paritesi oldukça bilinmezli geçiyor, çünkü bu oran, faizi önce kimin artıracağına bağlı. Bu paritenin de %1,15 ile %1,2 civarında seyredeceğini düşünüyorum.

Döviz kurunu tahmin etmek bizim gibi ülkelerde oldukça zor. Eğer aynı politikalar devam ederse, Ocak sonunda dolar kuru 15 TL’yi görebilir. Ben yine de bu politikanın devam etmeyeceğine, sürdürülebilir olmadığına inanıyorum; bir yerde duracaktır. Türkiye ekonomisinde dayak yemeden bir şey yapılmıyor. Önce dayak yiyoruz, sonra gerekeni yapıyoruz.

2020’de %1,8 olan büyüme oranının 2021’de %7 olarak açıklanması olası. Son gelen endüstriyel veriler küçülmeyi işaret ediyor. 2022’de büyüme şansımız olmadığına, olursa da %0,5-1 aralığında olacağına inanıyorum.

İlk kez tüketici krizi görüyoruz!

Türkiye ekonomisi ilk kez “tüketici krizi” görecek. Bugüne kadar Türkiye’de tüketici krizi hiç yaşanmadı. 1994, 1997, 2001 gibi pek çok kriz oldu. Banka krizi ya da devletin borç krizi gibi hepsi de çözülebilecek krizlerdi. 2001’de Kemal Derviş’in gelişiyle sistem oturtuldu ve bir daha açık verilmeyecek şekle getirildi.

Tüketici krizi, 2002’den sonra körüklenmeye başlandı. Tüketiciye, “Ülke büyük, siz harcayın, arzu ettiğiniz kadar harcayın,” dediler. 2003’te 12,8 milyar lira olan tüketici borcu, 2010’da 172,6 milyara, 2015’te 285 milyara, 2020’de 820 milyar liraya çıktı. Bu tüketici borcunun içinde konut kredisi, taşıt kredisi, kredi kartı ve tüketici kredisi bulunuyor. Eylül 2021 rakamları da 927 milyar lirayı gösteriyor. 2010 yılında bu borcun %60-65’i konut ve taşıt kredisinden oluşuyordu. Şu anki borcun büyük bir miktarını tüketici kredisi ve kredi kartları oluşturuyor. Yani insanlar, borcu kapatmak için borç alıyorlar. Bu, bir yerde patlayacak.

İhracat büyüyor ama ithalat da büyüyor. Ayrıca, artan hammadde fiyatları nedeniyle ihraç edilen malın yerine yenisini koyamama tehlikesi var. Şu anda 210 milyar dolarlık ihracatın sonunda, malı yerine koyabilmek için ihtiyacımız olan hammaddeyi alabilmek 240-250 milyar dolara mal olacak. Yayıncılık sektörünün çok yakından tanıdığı, yaşadığı bir durum bu. Kâğıdı 10 TL’den alıp ona göre fiyat belirleyip satan yayıncı, şimdi kâğıdı 20 TL’ye alacak. Yani sattığı kitabın yerine kâğıdını bile koyamaz hale geldi.

Türkiye şimdilik hâlâ borç bulabiliyor, bunda sorun yok. Ancak kredi riskimizin yüksekliği ve artan faizler nedeniyle borçlanmamamız gerekiyor. Çünkü borçlar bu faizle ödenmez. Bunun sonucunda, son üç yıldır Türkiye’ye yatırımlar hep negatif yönde; neredeyse durma noktasına geldi.

Yabancı sermayenin fabrika yapması, şirket satın alması gibi yatırımları bazen düşse bazen yükselse de hep sürerdi. İlk kez bu tablo eksiye düştü. Yani ilk kez girdiğinden daha fazla para Türkiye’den dışarıya çıktı. Bunun haricinde, borsamızda her zaman 80-85 milyar dolaylarında yabancı hisse olurdu. Onlar da şu anda 20 milyar seviyesinde.

Tüm bunlar, dış borçlarla dönebilmek için çok önemli. İçeriye para girmesi lazım. Bunun için de net bir politika değişimine ihtiyaç var. Bu politika değişikliği olmazsa, yabancı yatırımcıyı çekecek tek şey faizleri artırmak olur. O da bizim yeni tuvalimize, siyasi politikamıza uymuyor.

2022’de kesinlikle borçlanmamak gerekiyor. Borçlanarak büyümekten kaçınmalıyız. Özellikle yayıncılık gibi hammadde sıkıntısı çeken bir sektörde çok daha dikkatli olunmalı, büyüme öngörülmemeli.

Sonuç olarak, Türkiye’de yüksek enflasyon, çok yüksek faiz, çok düşük büyüme olacak. Dünyada stagflasyon yaşanırsa ülkemizde de hyperstagflasyon gerçekleşecek. Tahminimce Mart-Nisan aylarında “sudden-death” denilen olacak ve bütün piyasalar aniden duracak.

Bu tabloda ülkemizde işsizlik ve yoksullaşma tavan yapabilir. Dünyada gelir dağılımının en kötü olduğu ülkelerden biriyiz. Üstelik kalıcı bir yoksullaşmadan söz ediyoruz. Türkiye nüfusunun yaklaşık %54’ü asgari ücretle çalışıyor ve bu oran daha da yükselebilir. Ne yazık ki, hepimizin hazırlıklı olması gereken, hepimizin fakirleşeceği 5-6 yıllık bir süreç var önümüzde.

2022’de neyi nasıl yapmalı?

Peki, 2022 yılında ne yapacağız? 2022’de kesinlikle borçlanmamak gerekiyor. Borçlanarak büyümekten kaçınmalıyız. Özellikle yayıncılık gibi hammadde sıkıntısı çeken bir sektörde çok daha dikkatli olunmalı, büyüme öngörülmemeli.

İşletme sermayesi Türkiye’nin büyük sorunlarından biri. Şirketlerin çoğu, işletme sermayesini –yani stokları, alacakları ve ticari borçları arasındaki farkı kontrol etmiyor. Herkes dünya kadar stoğun üstünde dururken, alacaklarını kontrol etmek yerine gidip bankadan borç alıyor. 2022’de stok maliyetine katlanmamalı ve minimum işletme sermayesiyle çalışılmalı.

Borçlanmak yerine, ev, araba, ne varsa satıp banka borçlarından kurtulmak gerekiyor. Önümüzdeki dönemde faizler %25’lere çıktığında, banka kredileri de %30-35 civarına çıkabilir. Bu faizlerle alınan borçları ödemek çok güç. Önerim, içerdeki işletme sermayesini kullanarak eldeki malı mülkü satıp banka borçlarından sıyrılmak.

Yatırım yapmak, hele de borçlanarak yatırım yapmak için çok kötü bir zaman. Çünkü ne olacağı belli değil. Önümüzdeki 4-5 yıl durgunluk zamanı ve yapılacak yatırımın dönüşü, beslenen ümitlerden çok uzakta olabilir.

Verimlilik konusu birinci öncelik olmalı. Eski kriz zamanlarında sevindiğim tek şey, herkesin oturup kendine ve şirketine çekidüzen vermesiydi. Nasıl daha verimli olabiliriz, nereden tasarruf edebiliriz, nasıl kısıtlamalar yapmalıyız, neyi yanlış yapıyoruz gibi soruların cevapları da beraberinde gelen önlemler de, yine verimliliğe giden yolu açabilir.

2022’de çok sağlam bütçeler yapılmalı. Önümüzdeki birkaç yıl gereksiz tüm harcamaları, mümkün olan bütün masrafları kısmak, hesaplamak ve kontrol etmek gerekiyor. Bütçeleri iyi çalışıp, hem iyimser hem kötümser versiyonlarını hazırlamalıyız.

Ne yazık ki kötümser bir tablo var önümüzde. Bu politikalarla, her gün yeni bir kararnameyle yönetilen bir düzende atılan her yeni adım bizi daha da geriye götürüyor. 2022 her kararın çok iyi incelenerek verileceği bir yıl olmalı.

* Bu içerik, 2021 yılı Kasım ayı başındaki verilere dayanmaktadır. Kasım ve Aralık aylarında ülkemizde hızla değişen ekonomik koşullar nedeniyle bazı veriler artık güncel değildir.