Gencin edebiyatı
Çağdaş edebiyatımızın üç özgün kalemi gençlik edebiyatına üç farklı pencereden bakıyor; gençlik edebiyatının önemini ve gencin edebiyat gereksinimini dillendiriyor.
Yetişkinler için epey kalem oynattık. Şimdi gençler için de yazıyoruz… Yazmak, benim açımdan farklı kategoriler içinde kalem oynatmak anlamına geliyor. Öncelikle kadınlar için yazmaya başlamıştım; bu, yeri geldiğinde çok eleştirildi. “Sadece kadınları anlatıyor, bu ne zaman yazar olacak?” şeklinde eleştirilerdi çoğu. Bundan vazgeçmedim; çünkü benim açımdan kadınlar üzerinde yoğunlaşan baskıyı anlatmak, merkezi otoritenin bu insanlar üzerinde yankılanan sesini ve resmini göstermek için önemliydi.
Fark ettim ki, zincirin zayıf noktalarından biri de gençlerdir, çocuklardır. Dolayısıyla onları anlatmak, onların üzerindeki merkezi otoriteyi aktarmak açısından da önemlidir. Kendi eserlerimde, sözünü ettiğim o merkezi sistemin, otoritenin o zayıf halkların üzerindeki etkisini de vermeye çalıştım.
İyi edebiyat, insan olmanın, dünyada olmanın nasıl bir şey olduğunu, sıkıntıları ve gerilimlerimi iyi bir dil üzerinden insana anlatabilen, dünyayı hissettiklerimizin dışında kelimeler aracılığıyla da yeniden bize hissettirendir. Benim iyi edebiyat tanımım, kabaca böyle bir şeydir. Genç insanların, yetişkinlerin dünyasına karşına bir isyanı var. Polisiye yazarları derler ya; iyi polisiye, iyi edebiyattır. Belki iyi gençlik edebiyatı da iyi edebiyattır. Bunu daha sık söylemek gerekiyor. Şu an edebiyatın bir alt kategorisi gibi görülüyor, ama bir zaman sonra aslında edebiyat olarak da geçecek. Gençlerin isyankâr ruhuna hitap eden, gençlerin hem bir an önce büyümek, hem de var olan pozisyonlarını korumaktan gelen, o ruhu koruyan bir edebiyattır bu. Edebiyatın da isyankâr ve dünyayı olduğu halde kabullenmeyen bir yanı var. Dolayısıyla, edebiyatçının ruhuyla genç ruh, kolay diyalog kurabilir. Edebiyatın böyle bir şansı var.
Ailenin eğitim sistemi içinde öğretmenin, okuldaki diğer idarecilerin, devletin bakanıyla polisiye gece yaklaşımı… Genci adam yerine koymamak, susturmak, hâlâ söz dinletmeye ve söz geçirmeye çalışmak… Bunlarla nasıl mücadele edecek genç?
Devlet büyükleri, 20 milyona yakın öğrenci olduğunu, genç bir nüfus olduğumuzu söylüyor ve buna da “servet” diyorlar. Servet, ama bu serveti nasıl kullanacağımız çok önemli. Bu gidişle bu servet kendini kullandırtmanın bir yolunu bulacak. Ne devlet büyüğünden, ne de aileden bir şey beklememeli. Gençler, bu eğitim sistemi içinde kitap okuyacak zamanı bulacak, kitapçıya gidecek, raflardan aldığını okuyacak, kendisi arayıp bulacak.