Hayal gücü mü, bilgi mi?
Yazdığı, sahnelediği ve çevirdiği sayısız oyunun yanı sıra denemeleri ve öyküleriyle de tanıdığımız usta tiyatrocu Ali Poyrazoğlu, sanatı ve edebiyatı yaşamdan uzaklaştıran eğitim anlayışını eleştiriyor.
Edebiyatın ve sanatın okullarda ne kadar hor görüldüğü, hâlâ çocuğunu okula gönderirken, “Öğrensin, okusun, diploması ve işi olsun, zengin olsun,” gibi hedefleri şart koşan ebeveynler olduğu biliniyor. Bu hedeflerin bir hayal bile olamayacağını, sanatla ve edebiyatla uğraşanlar olarak, anne ve babalara anlatmak durumundayız. “Medici* etkisi” dediğimiz durum göz ardı edilmemeli. Rönesans devriminin tohumlarını eken bu etkiyi bugün de düşünmek mümkün. Ayrı dallardan, farklı disiplinlerden, farklı alanlardan bakışların aynı yerlerde toplanması ve buradaki bilginin birbirine sürtünmesiyle kıvılcım çakacaktır. Okullarda yaratıcı bir bakış açısını ve dokunuşu, bu etki ortaya çıkarabilir.
Bilgi, nasıl bilgi olur?
Çocukların, herhangi bir dersi ya da konuyu, “Benim ne işime yarayacak bu?” diyerek reddettiği anlarda, okuldaki öğretmenlerin farklı dersler ve disiplinler arasında nasıl bir bilgi akışı olduğunu, fizikten bir parça bilgiye sahip olmayanın, tarih ya da coğrafyada da çözüme ulaşamayacağını öğrenciye aktarması gerekir. Yalnızca çocukların değil, her bireyin bilgiyi kendi bilgisi haline getirmesine yardım etmemiz gerekiyor.
Aynı biçimde, çocuklara kitap alıp okumalarını, kitapla olan ilişkilerini hep sürdürmelerini ve yaşamlarının içine yerleştirmelerini sağlayabiliriz. Çünkü kişi ancak kitap okursa, dönüp başa tekrar bakarsa, kitabını arkadaşına verirse, o kitap üzerine konuşabilirse, zihninde bir düşünme faaliyeti başlayabilir. Diğer türlü, Google’daki gibi kirli bilgiyle ve her şeyi bildiğini zanneden insanlarla doluyor çevremiz. Çocukların, derslerde anlatılanların alt metnini anlayabilmeleri için hayal gücünü devreye sokmak gerekiyor. Bakın Einstein ne diyor: “Hayal gücü bilgiden daha önemlidir. Ben fizik kimya bilgimi, matematik bilgimi hayal gücünün emrine verdiğim zaman, kendimden büyük bir âlim çıkardım.” Çocuk eğer bilgisini hayal gücüyle destekleyerek kuvvetli bir bilgiye dönüştürmezse ve hayal gücünün bilgiden daha önemli olduğunu anlamazsa işin içinden çıkamaz.
Heidegger der ki: “Dil bizim evimizdir. Biz orada otururuz.” Birkaç yabancı dil bildiğim için bana, “Ya sen nerelisin?” diye soruyorlar. “Türkçeliyim,” diyorum. Ben Türkçe’nin içinde doğdum, düşünmeye burada başladım… Yetişkinler olarak, düşünmeli, çocukların okuduğu şeyleri okumalı ve onlarla tartışmalıyız. O zaman çocuklar bilgi ve derinlik sahibi olacak ve bizim de bakış açılarımızı değiştirmemizi isteyecekler.
* 13 -17. yüzyıllarda Floransa’da yaşayan Medici ailesi, bilim insanları, şairler, ressamlar, filozoflardan oluşan farklı insanları bir araya getirmiş ve yaratıcılık anlamında önemli bir patlamaya öncülük etmiştir.