Pandemi Sürecinde Avrupa’dan Özgün Bir Yayıncılık Deneyimi
Tüm dünyadan çocuk ve gençlik kitaplarını Almanca’ya kazandırarak kültürlerarası diyaloğa odaklanan, okuma kültürünün ve edebiyatın gelişimine yönelik yenilikçi çalışmalarıyla da tanınan bir sivil toplum kuruluşu olan Baobab Books’un kurucu yöneticisi ve editörü Sonja Matheson, bağımsız yayıncılığın pandemi dönemindeki dönüşümünü ve yeni uygulamalarını örnekliyor.
Baobab Books, İsviçre’de çocuk edebiyatı alanında faaliyet gösteren küçük ve bağımsız bir yayınevi. Yalnızca Alman dilinde kitaplar basıyoruz. İsviçre’de dört farklı resmi dil var ve Almanca da bunlardan biri. Baobab, İsviçre’de hem Almanca konuşulan pazarın içinde hem de uluslararası pazarda yer alıyor. Yalnızca çocuk edebiyatına odaklanmış birkaç İsviçreli yayıncıdan biriyiz.
Yayınevi olarak bizi diğerlerinden daha özgün kılan başka bir özelliğimiz daha var. Tüm dünyadan kültürel çeşitliliği ön plana çıkaran kitapları Almanca’ya çevirerek yayımlıyor ve tanıtıyoruz. Asya, Afrika, Orta Doğu, Latin Amerika, Avrupa’daki etnik azınlıklar ve dünyanın dört bir yanındaki yerel toplulukların resimli kitaplarını, çocuk kitaplarını, romanlarını, çizgi romanlarını ve gençlik edebiyatı kitaplarını yayımlıyoruz. Farklı altyapılardan gelen seslerin duyulmasını ve çocukların çeşitli kitap gruplarına erişimini sağlamak istiyoruz. Çocuklara yeni şeyleri ve kendilerini keşfedebilme şansını verebilecek kitapları sunmaya çalışıyoruz.
Milletler, kültürler ve topluluklar arasında farklı görünen şeylere daha yakından baktığımızda her zaman bir ortaklık bulabiliriz. Paylaştığımız insani değerler, hayallerimiz, umutlarımız ve korkularımız benzerlik gösterir. Bu yaklaşımla, şimdiye kadar neredeyse 40 farklı ülkeden ve 20 farklı dilden, yaklaşık 30 yıllık yayın geçmişi olan birçok kitabı programımıza sığdırmayı başardık.
Baobab Books, okuma becerilerini ve kültürlerarası iletişimi de destekleyen bir kurum. Örneğin, öğretmenlere ücretsiz materyaller sağlıyoruz. Okullar için oluşturduğumuz ve “Kitap Ziyaretleri” adını verdiğimiz bir programımız var. Okullara giderek öğrencilerle doğrudan çalışmalar yapıyoruz. Kütüphaneciler ve öğretmenler için hazırladığımız atölye ve kurs çalışmaları kapsamında, toplulukların ve kurumların içindeki çeşitliliği ve kaynaştırmayı sağlayan ortamlara kitapların nasıl katkıda bulanacağını anlatıyoruz.
Eğitim materyalleri dışında e-kitap yayını yapmıyoruz; çünkü basılı kitapların, kültürel kazanımın bir parçası olduğuna inanıyoruz ve basılı kitapları, dijital formatlarla yarış içine sokmak istemiyoruz. Bu stratejinin şimdiye dek çok işimize yaradığını söyleyebilirim.
Geçmişin yarattığı şanslar, fırsatlar…
Geriye dönüp son yedi sekiz aya baktığımızda şunu görüyoruz. Mart’ın ortasındaydık ve uluslararası kitap fuarları, yerel kitap festivalleri, okul ziyaretleri ve okuma etkinlikleriyle dolu bir takvimimiz vardı. Tüm dünya gibi İsviçre de karantinaya Mart ortasında girdi. Kitapçılar iki ay, okullar neredeyse üç ay, kütüphaneler iki ay, bazı liseler ve üniversiteler daha uzun süreliğine kapandı. Baobab Books da diğer tüm yayıncılar gibi bu durumdan etkilendi.
Kitapçılardaki satışların kaybedilmesi, tanıtım etkinliklerinin tamamen durması ve diğer yandan online satışlarda giderek yükselen talepler… Düşünülmesi gereken çok şey vardı. Şansımıza, online sunabileceğimiz materyallerimiz karantinadan çok daha önce hazırdı. Örneğin eğitim materyallerimizi, 2005 yılından beri dijital ve ücretsiz bir hizmet olarak zaten sunuyorduk. Geçtiğimiz 10 yılda, güçlü müşteri ilişkileri kurduk. Doğrudan kitap satışlarımız, örnek sayfalar sunduğumuz online etkinlikler, altyapı materyalleri ve sesli kitaplarla sürekli büyüyen bir gönderi listemiz oluşmuştu. Böylesine hassas bir dönemde, önceden oluşturduğumuz sağlam bir zemine sahip olduğumuz için kendimizi şanslı hissettik. Yalnızca geleneksel dağıtım kanallarına ya da küresel online oyuncuların kaynaklarına bağlı değildik. Bu en önemli servetimiz oldu.
Yine de yeni durum, bizim için de gerçek bir mücadeleyi gerektirdi. Doğrudan satışlarımızın, Almanca konuşulan bölgelerde bulunan kitapçılarda yaptığımız satışları karşılaması mümkün değildi. Ayrıca yayıncılık sektörü, İsviçre’deki kültür endüstrisine sunulan gelir kaybı tazminatının dışında tutulmuştu. Gelir kaybıyla uğraşmak zorundaydık ve bu açığı kapatmak için farklı yollar aramaya başladık.
Yeni kararlar, seçimler, denemeler…
Daha ilk anda, bekleyecek zamanımız olmadığına, üstelik beklemek de istemediğimize karar verdik. Yeni durumla birlikte hareket etmemiz gerekiyordu. Bir yandan müşterilerimizle ve okurlarımızla iletişime geçmeye ve bunu açıklıkla sürdürmeye karar verdik. Öte yandan, bu sefer bazı şeyleri farklı yapmak istediğimize de karar verdik. Durumun kendisi farklı olduğundan, bu fırsatı yeni bir şeyler denemek için kullanacaktık.
Online materyal önerilerimiz için reklam yaptık. Daha önce bu alanda çalışmalar yapmıştık, ancak bu defa önerilerimizi ve iletişimlerimizi yoğunlaştırdık. Bu desteği ve katkıyı “evde eğitim” sürecinde olan öğretmenler ve ebeveynler için sağlamaya çalıştık. Herkes yeni süreçte bir tür destek ve materyal arayışında olduğundan çalışmalarımız olumlu karşılandı. Elimizde hazır materyaller bulunduğu için şanslıydık. Tek yapmamız gereken, hedef kitlemizle iletişimi nasıl yoğunlaştıracağımızı çözmekti. Bir önemli nokta da, ücretsiz ek materyaller sunsak da yeni süreç boyunca her an kitapla olan bağlantıyı kurabilmekti.
Okurlarımıza hep, “Lütfen kitaplarımızı satın alın. Sadece ücretsiz ya da online olarak sunulan kaynakları tüketmeyin,” mesajını verdik. Kitapların kıymetinin bilinmesi gerekiyordu. “Yazarların, yayıncıların, illüstratörlerin desteğinize ihtiyacı var ve bu destek, ancak kitapların satın alınmasıyla oluyor.” Verdiğimiz bu mesajın kendi kitlemize çok açık bir şekilde ulaştığını söyleyebilirim. Baobob Books’un doğrudan satışları artık artış gösteriyor. Bizim için gerçekten çok olumlu bir geri dönüştü bu.
“Her şeye rağmen, özellikle çocuk ve gençlik edebiyatı alanındaki kitaplar ve edebiyat aracılığıyla umut mesajını yayabileceğimize inanıyorum. Edebiyat aracılığıyla bir şeylerin değişmesi gerektiğinde, rolümüzün ne denli önemli olduğunu gösterebiliriz.”
Artık bazı şeyleri daha farklı yapmak istediğimizi söylemiştim. Bu doğrultudaki ilk faaliyetlerimizden biri, ilk defa sesli kitap üretmek oldu. Yazarlarımızdan ve tiyatrocu tanıdıklarımızdan, kitaplarımızı okumalarını, hem yayın dilimiz olan Almanca’da hem de kitapların gerçek dili olan anadillerinde kayıt yapmalarını rica ettik. Sonuçta, dinlemek isteyen herkese açık online bir sesli kütüphaneye sahip olduk. Bir yandan, okulların, kütüphanelerin ve kitapçıların kapalı olduğu bu zor dönemde okur kitlemizi destekledik; bir yandan da, basılı kitabın kendisiyle okur arasında güçlü bir köprü kurduk. Geleneksel yayıncılık programıyla yeni format birlikteliği denememizin sonucu çok olumluydu. İlerleyen dönemlerde, bu yeni formata devam edeceğiz. Yalnızca birkaç hafta içinde, binlerce indirme gerçekleşti. Bu format sayesinde, diğer kurumlarla bağlantılar kurabilir ve farklı kurumlarla önerilerimizi değiş tokuş edebiliriz.
Öte yandan video içerikleri üretmedik, çünkü olabildiğince edebiyata yakın durmak istiyorduk. Resimli bir içerikle karşılaştığımızda, sesli kitapların hayal gücümüzü genişleten bir sanat aracı olduğunu ve izleyici kitlesi üzerinde farklı bir etki yaratacağını düşündük. Bu kararın bilinçli alındığını ve çok iyi sonuçlar verdiğini bir kez daha yinelemeliyim.
Umuda ve değişime duyulan ihtiyaç…
İçinde bulunduğumuz olağandışı süreci nasıl yönetmeye çalıştığımızla ilgili özet bir değerlendirme yaptım. Kitap endüstrisi açısından bundan sonra ne olacağını bilmiyoruz. İyileşme sürecinin zor olacağından hiç şüphem yok. Baobab Books için de zor olacak. Ne kadar üzücü olursa olsun, dünya genelinde bu belirsizlikle ve çatışmalarla yüzleşmeye devam edeceğimiz belli. Her şeye rağmen, özellikle çocuk ve gençlik edebiyatı alanındaki kitaplar ve edebiyat aracılığıyla umut mesajını yayabileceğimize inanıyorum. Edebiyat aracılığıyla bir şeylerin değişmesi gerektiğinde, rolümüzün ne denli önemli olduğunu gösterebiliriz.
Bugünlerde, umuda ve değişime pek çok konuda, pek çok yerde ihtiyaç duyuluyor. Umarım, hepiniz moralinizi yüksek tutmaya, kitap yapmaktan keyif almaya ve bu zorlu günlerde kendi yolunuzu oluşturmaya devam edebilirsiniz. Boobab Books adına Basel’den hepinizi selamlıyorum.