Sabit Kitap Fiyatı Nedir, Ne Değildir?

40 yılı aşan yayıncılık deneyimiyle sektörün farklı alanlarına emek veren, Literatür Yayınları kurucusu, Uluslararası Yayıncılar Birliği (IPA) Yönetim Kurulu Üyesi, Türkiye Yayıncılar Birliği Başkanı Kenan Kocatürk, kitap dünyasının geleceğini yakından ilgilendiren “Sabit Fiyat Yasası” yasalaştırma çalışmaları hakkında son gelişmeleri paylaşıyor.

Yaklaşık iki üç yıldır konuştuğumuz sabit kitap fiyatı konusunu kısaca özetlemek isterim. Gelişmiş ülkelerde yayıncılık bir kamu hizmetidir ve serbest rekabet koşullarına bırakılmayacak kadar önemli görülür. Nitelikli nesillerin yetişmesinde kaliteli eğitimin gerekliliği bilindiğinden, yayıncılığa çok önem verilir. İlk uygulamaları 1900’lerin başında, Almanya’da hayata geçen sabit kitap fiyatı, aslında “yazılı kültürü koruma”nın bir parçasıdır.

Uygulamanın birincil noktası, yayıncının kendi ürettiğinin, yine yayıncının belirlediği fiyattan satılmasıdır. Bu yolla kitabevlerinin çoğalması ve ayakta kalması, kitap çeşitliliğinin korunması ve insanların kitaba erişiminde sıkıntı yaşanmaması amaçlanır. Uygulamanın sosyal devlet anlayışıyla örtüşen ikinci noktası da; yetişkinlerin, öğrencilerin, isteyen her insanın halk kütüphanelerinden, sınıf kitaplıklarından, okul, üniversite ya da yerel yönetimlerin kütüphanelerinden herhangi bir bedel ödemeden yazılı kültüre, kitaplara erişiminin sağlanmasıdır.

Sabit fiyat uygulamasında kitaplar, dijital platformlarda da kitabevlerinde de aynı fiyattan satılır. Kitap fiyatının her yerde aynı fiyatla ve indirimsiz satılması kütüphanelerin yaygınlaşmasına ve zenginleşmesine, insanların ilköğretimden başlayarak kitaba bedelsiz erişimine, çeşitliliğin korunarak kitabevlerinin ayakta kalmasına neden olan belirleyici noktadır.

Örneğin Almanya’da devlet, halk kütüphanelerine, yerel kütüphanelere ve okul kütüphanelerine, yayıncının belirlediği etiket fiyatı üzerinden sadece %9 indirimle kitap alabilir. Ufak tefek istisnalar olsa da bu uygulama sayesinde, kitabı üreten yayıncının da, yazarın, çizerin, çevirmenin de haklarının korunduğu, hepsinin hayatını sürdürmesini sağlayacak bir yapı oluşturulmuştur. Nitelik arayışındaki öğretmenlerin, kütüphanecilerin seçtiği kitaplar kurumlara toplu alındıkça, yayıncının ilk yatırım maliyeti de neredeyse karşılanmış olur. Böylece yayınevi yayın çeşitliliğini arttırabilir, niş ürünlere yönelebilir. Yayıncılık faaliyetinin sürdürülebilir ciddi bir endüstri haline gelmesi; istihdam ettiği editör, çevirmen, satış pazarlama ve lojistik kadrolarının gelişimini, teknolojiyi de kullanarak büyümesini ve topluma hizmet etmesini sağlayabilir.

Sabit kitap fiyatından 1995’te vazgeçen İngiltere’deki kitapçı sayısı yaklaşık 2.000’ken bugün 800’lere kadar düştü. Oysa kitabevlerinin sabit fiyat uygulamasıyla korunduğu, haksız rekabetle, yıkıcı indirimlerle hırpalanmadığı Fransa’da ise tersine, 2005’te 2.500 olan kitapçı sayısı şu anda 3.000’lere yükselmiş durumda. Fransa’nın kitap endüstrisinin büyüklüğü 4,5 milyar avro. Geçmiş yıllarda İstanbul Kitap Fuarı’nda buluştuğumuz Fransız meslektaşlarımız bize, ülkelerinde hem devletin hem yerel kütüphanelerin hem de üniversite kütüphanelerinin sektörden 750 milyon avroluk kitap alımı yaptığını anlatmışlardı. Bu, sektördeki kitap satışlarını neredeyse 1/6’lık bir payının kamu tarafından yaklaşık %10 indirimle kütüphanelere kitap satın alınarak gereçekleştiğini gösteriyor.

Yıkıcı indirimlere karşı kitabevlerini korumak…

Ülkemizde 1.162 halk kütüphanesi, üniversitelerde 598 fakülte kütüphanesi var. İlkokul ve ortaokullarda 29.690 sınıf kütüphanesi olduğu söyleniyor; ancak bu kütüphanelerin işleyip işlemediğini bilemiyoruz. 2015’te başlatıp sonuçlarını Haziran 2016’da açıkladığımız araştırmaya göre Türkiye’de, kültür kitabı satan kitapçı sayısı 1.500. Eğitim yayınlarıyla yardımcı kaynak kitapları satan irili ufaklı kitabevleriyle birlikte bu sayı yaklaşık 7.000’i buluyor. Bu veriyi değerlendirirken, 2003’te Milli Eğitim Bakanlığı’nın ücretsiz ders kitapları dağıtımı sırasında 10 bine yakın kitapçımızın kapandığı da unutmamalıdır. Kitabevlerinin kültürel çeşitliliğimizin korunması, yayıncılığımızın ve kültürümüzün devamlılığı açısından yaşaması son derece elzemdir.

Bugün ülkemizde online kitap satışlarının yapıldığı dijital platformlarda inanılmaz derecede yıkıcı indirimler uygulanıyor. Online kitap satışı başka ülkelerde de var elbette. Ancak sabit kitap fiyatının uygulandığı ülkelerde kitaplar ister dijital platformda ister kitabevinde satılsın, indirimsiz alınır. Örneğin Almanya’da online satışlar pazarın %20’sini yaratır. Satışların %20’si zincir mağazalar, %30’u da bağımsız kitabevleri üzerinden gerçekleşiyor. Benzer şekilde Fransa’da da, bağımsız kitabevlerinin pazar payı %40, zincir mağazaların payı %30, online satışların payıysa %20’dir. Fransa’daki tek fark, devletin online satışlara %5’lik bir indirim hakkı tanımış olmasıdır. Bu özel indirim oranı; İtalya’da %10, İspanya’da %15, yine sabit fiyat uygulaması olan Hollanda’da ise %10 civarındadır.

“Yıkıcı indirimlerle rekabet öyle bir hale geldi ki, bazı firmalar aldıkları fiyatın altında, zararına kitap satarak pazarı domine etmeye başladı. Kitabevlerinin bu yıkıcı indirimlerle rekabet edebilmesi çok zordur.”

Sabit fiyat uygulamasından vazgeçen İngiltere’nin 2018 verilerine bakarsak; pazarın %45’inin Amazon, %20’sinin zincir mağazalar ve sadece %10’unun bağımsız kitabevlerinden oluştuğunu görüyoruz. İngiltere, sabit fiyat uygulamasından çıktığında, kitabın yayıncısının belirlediği fiyatın korunamaması nedeniyle yıkıcı indirimlerin artmasıyla birlikte, hem kitabevlerini hem yazılı kültürdeki çeşitliliğini kaybetti. Ayrıca sabit fiyatın uygulandığı ülkelerin büyük yayıncıları önde gelen yayınevilerini satın alarak pazarında hâkim oyuncu oldu.

Ülkemizdeki online kitap satışları 2019 itibarıyla %15’lerden %22,5’lara yükselmişti. Ancak bu oran pandemi sırasında %75-80’lere kadar çıktı. Günümüzde online kitap satıcıları kendi aralarında rekabet edebilmek için, birbirlerindeki ucuz fiyatları yakalayan birtakım gelişkin yazılımlar kullanıyor. Yıkıcı indirimlerle rekabet öyle bir hale geldi ki, bazı firmalar aldıkları fiyatın altında, zararına kitap satarak pazarı domine etmeye başladı. Kitabevlerinin bu yıkıcı indirimlerle rekabet edebilmesi çok zordur. Bir kez daha kitabevlerinin kapanması tehlikesiyle karşı karşıya kaldık.

Kitap fiyatlarının düşeceği öngörüsü

İşte bu noktada Türkiye Yayıncılar Birliği olarak harekete geçtik. Çağdaş ülkelerde olduğu gibi, yayıncılık sektörünü geliştirecek bir yazılı kültürü koruma yasasını ülkemize nasıl taşıyabileceğimizi tartıştık. Bu çalışmalarda, Almanya, Fransa, Hollanda gibi ülkelerin yazılı kültür yasalarını inceledik; bu ülkelerden yayıncı dostlarla kendi meselelerimizi konuştuk. Edindiğimiz görüşlerle sektörümüzdeki yayıncı dernekleri ve paydaşlarla onlarca toplantı yaptık. Online kitap satıcılarından bağımsız kitabevlerine, zincir mağazalardan dağıtıcımlara, yazarlardan çevirmenlere kadar geniş katılımla düzenlediğimiz toplantılarda sabit fiyat uygulamasını da içeren bir yazılı kültürü koruma yasasına ihtiyacımız olduğunda hemfikir olduk.

Sektörümüzde önemli düzenlemeler içeren 12-13 maddelik bir yazılı kültürü koruma yasası taslağını hazırladığımızı bugün artık sevinçle söyleyebiliyorum. Hazırladığımız taslakta herkesin ortaklaşamadığı bazı ayrıntılar kalsa da, tüm paydaşlarımızla sabit kitap fiyatının ülkemizdeki gerekliliğine ilişkin anlaşma sağlandı. Öncelikle kitapların, ister online mağazalarda ister kitabevlerinde ister dağıtımcıda olsun, yayıncısının belirlediği fiyattan satılması görüşünde birleşildi. İkincisi; çocuk kitapları, akademik yayıncılık, eğitim yayıncılığı, kültür kitapları gibi segmentlere göre değişebilecek maksimum indirim oranlarını sektörün kendi içinde tartışabileceğinde ve vadeler konusunda mutabık kalındı.

Dediğim gibi elbette bazı küçük istisnalar da oldu. Taslakta, her ne kadar mevcut rekabet yasasına ya da tüketiciyi koruma yasasına aykırı gibi görünse de birtakım yeni maddeler önerdik. Yasa yapıcılar tarafından bu maddelerin bazısı kabul görür, bazısı görmeyebilir; ama artık en önemlisi, hazırladığımız çerçevenin kamuya sunulacak hale gelmiş olmasıdır.

Sabit kitap fiyatı yasası sayesinde; kitap çeşitliliğimizin artmasının, kütüphanelere kitap alımlarının yükselmesinin, sektörümüzün sağlıklı büyümesi ve kurumsallaşmasının yanı sıra, günümüzde piyasaya hâkim firmaların dayattığı ticari koşullar da değişebilecek. Örneğin, tedarikçilere yapılacak indirim oranlarının geriye çekilmesiyle kitap fiyatlarının türlerine göre %10 – %40 arasında düşeceğini öngörüyoruz. Türkiye ekonomisinin durumu, dövizdeki artışlar, kitap hammaddelerinin yurtdışından alınma zorunluluğu gibi nedenlerle bu hiç kolay olmasa da, sonuçta fiyatların göreceli biçimde aşağı çekileceğini düşünüyoruz.

Bağımsız bir veritabanı ihtiyacımız…

Hazırladığımız yasa taslağındaki önemli bir konu da, sabit kitap fiyatının hayata geçirilmesi ve sürdürülebilmesi açısından bir veritabanına duyulan ihtiyaç. Sabit fiyat yasası çıksa da çıkmasa da yayıncılığımızın bu veritabanını geliştirmesi, üretimden satışa kadar her türlü veriyi sağlıklı yollarla edinme ve değerlendirme iradesini ortaya koyması artık daha da önemli.

“Yayıncılığımızın gelişmesi ve yazılı kültürümüzü korumak açısından sabit kitap fiyatı yasasına ihtiyacımız olduğunu doğru anlatmamız, doğru savunmamız ve bu konuya sahip çıkmamız gerektiği çok açık.”

Bilindiği gibi sektörümüzde, hem ticareti sağlayan tedarik zincirinin faaliyetini geliştirmeyi amaçlayan dernekler var, hem de telif haklarının korunması için yasa gereği kurulmuş, Kültür Bakanlığı’na bağlı meslek birliklerimiz var. Öte yandan Türkiye’de hâlâ, ISBN, bandrol vb. verilerinin geliştirilmesi konusu, bağımsız yayıncılığımızın geri planda kaldığı geçmiş bir dönemde Kültür Bakanlığı tarafından düzenlenmiş, çerçevelenmiştir. Yayıncılık derneklerimiz, artık bu yaklaşımdan uzaklaşmak ve yayıncılık sektörünün kendi iradesini ortaya koyacağı, devletten bağımsız bir veritabanı kurulması gerektiği düşüncesinde birleşmiş durumda. Bu noktada veritabanının meslek birlikleri tarafından mı ya da derneklerle meslek birliklerinin birlikte çalışarak mı kurulacağını çözmemiz gerekiyor.

Sevindirici haber, hazırladığımız yasa taslağını, Kasım ayı (2020) ortasında Kültür ve Turizm Bakanımız’a sunacak olmamızdır. Taslak çalışmamız için ilgili diğer bakanlıklarla görüşmelerimiz de sürecek. Bu süreçte Türkiye Yayıncılar Birliği olarak ayrıca, rekabet hukukunun korunmasına ilişkin kapsamlı bir rapor da hazırlıyoruz. Bütün bunların yanı sıra ticaret odaları ve siyasi partiler üzerinden de geniş bir lobi faaliyeti yürütmemiz gerekiyor.

Eğer bu yasayı çıkaramazsak, özellikle online satışlarda %50’leri aşan indirim oranlarıyla ne kitabevlerinin ne zincir mağazaların ne de yayıncıların rekabet etmesi mümkün olacak. Yayıncılığımızın gelişmesi ve yazılı kültürümüzü korumak açısından sabit kitap fiyatı yasasına ihtiyacımız olduğunu doğru anlatmamız, doğru savunmamız ve bu konuya sahip çıkmamız gerektiği çok açık.