Çocukları ve Gençleri İklim Kriziyle Yaşamaya Hazırlamak!
İklim değişikliği uzmanı Naz Beykan, iklim krizinin yıkıcılığı ve yetişkinlerin eylemsizliği karşısında kaygı ve korkuya kapılan genç kuşağın umudunu yeşertmek için eğitimcilerin neler yapabileceğine ilişkin somut ipuçları paylaşıyor. Çocukların ve gençlerin iklim değişikliğine uyum kapasitelerini ve dirençlerini geliştirebilmek için özgün görüşlerini aktarıyor.
Değer verdiği bir sınıf ya da okul dolusu çocuğun ve gencin geleceği için canla başla emek harcayanlara pek de iç açıcı olmayan bir haberim var! Bugün dünyadaki 2,2 milyar çocuğun hemen her biri, en az bir iklim krizi ya da çevresel riskle karşı karşıya. Yaklaşık 1 milyar çocuk (dünyadaki çocukların neredeyse yarısı) birden fazla iklim değişikliği etkisine yüksek seviyede maruz kaldıkları ülkelerde yaşıyor.[1]
“Olmayan bir gelecek için neden okula gidelim?”
Durum böyle olunca, dünyanın dört bir yanındaki çocuklar, 2018’den beri protesto olarak düzenli okul grevi eylemleri yapıyor. Okul eğitiminin hayattaki başarıya şart görüldüğü, kız çocukları okutulsun diye hâlâ kampanyalar yürütülen bir ülkede bunu kavramamız, kabullenmemiz zor gelebilir. Ama bir düşünün… Bu çocukları ve gençleri nasıl derin bir ümitsizlik ve öfke sardı ki, “Olmayan bir gelecek için neden okula gidelim?” diye sormak zorunda bırakıldılar.
Bu noktaya nasıl geldik? Dünyamız son 10-12 bin yıldır sıcaklığın yalnızca artı eksi 1 °C değiştiği, oldukça stabil bir jeolojik çağdaydı.[2] Tarih derslerimizde anlatılan uygarlıklardan matematik teoremlerimize, fen derslerinin temelini oluşturan bilimsel buluşlardan Türkçe derslerimizde okutulan edebiyat konularına, sanata, spora, bizi bugün bir araya getiren teknolojiye kadar insanlığın tüm tarihi ve birikimi, “Holosen” dediğimiz işte bu jeolojik çağın sunduğu ideal şartlarda meydana geldi.
Ne yazık ki, son yüzyılda ipin ucunu kaçırdık. Sanayi Devrimi’yle birlikte fosil yakıt tüketimimiz arttı. Atmosfere, başta karbondioksit olmak üzere daha fazla sera gazı saldık. Kaynak tüketimimiz ekonomik büyüme uğruna, gezegenin taşıma kapasitesi gözetilmeksizin yükseldi. Kentleşme, tarım, hayvancılık ve sanayi faaliyetlerimizle, ekosistemlerin sağlığı için hayati olan alanları ya yok ettik ya da kirlettik.
Dünyamızın ortalama sıcaklığı atmosferdeki karbondioksit oranıyla yakından ilişkilidir. 19. yüzyılın sonundan bu yana atmosferdeki sera gazlarının oranını artırarak, küresel ortalama sıcaklıkların 1 °C fazla ısınmasına yol açtık. Yani 100-150 yıl gibi kısa bir sürede, 12 bin yıllık düzeni altüst ettik. Bilim insanları artık Holosen’i geride bıraktığımızı ve “Antroposen”e (İnsan Çağı’na) girdiğimizi söylüyorlar. Yani insan etkisinin egemen olduğu ve iklim sisteminin stabilitesini kaybettiği bir çağ.
Bu çocukları ve gençleri nasıl derin bir ümitsizlik ve öfke sardı ki, “Olmayan bir gelecek için neden okula gidelim?” diye sormak zorunda bırakıldılar.
Bir “çocuk hakları krizi” olarak iklim krizi!
Sıcaklık artışının 3°C’u aşmasına izin verirsek, bugün ilkokula başlayan çocuklar, yarım asır önce doğan nesle göre, hayatları boyunca iki kat daha fazla orman yangını, iki kat fazla tropik fırtına, üç kat fazla sel, 36 kat fazla sıcak dalgası, beş kat fazla kuraklık ve dört kat fazla tarımsal mahsul kıtlığı deneyimleyecek.[3] Dünya’yı paylaştıkları türlerin üçte birinin yok oluşuna tanıklık edecek, belki bazı canlıları sadece kitaplardan bilecekler.[4]
Ayrıca izliyoruz ki, emisyonların yol açtığı hava kirliliği nedeniyle çocuklarda astım vakaları artıyor. Bu durum onları öğrenimden alıkoyabiliyor. Kıtlık yaşayan çocuklarda, hem bedensel hem de zihinsel büyüme sekteye uğruyor ve öğrenme zorlukları ortaya çıkıyor. Afetlerdeki can kaybına girmiyorum bile…
Bunlar gibi nice sorunun yanı sıra iklim kaynaklı kırılganlıklar, yoksulluğu ve toplumsal adaletsizlikleri derinleştiriyor. En uç noktada, sıklaşan ve şiddetlenen afetlerden sosyoekonomik olarak etkilenen ailelerin, çocuklarını okuldan alarak işgücünde kullanmaya ya da küçük yaşta evlendirmeye yöneldiğine, Türkiye de dahil çeşitli ülkelerde tanık oluyoruz.
İşte bu nedenlerle UNICEF (Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu), iklim krizini bir “çocuk hakları krizi” olarak nitelendiriyor. Tablo böyle olunca, iklim krizinin farkına varan herhangi bir çocuğun ya da gencin kaygı, korku ve öfkeye kapılmasına, kendisini çaresiz hissetmesine ve geleceğe karşı ümidini yitirmesine şaşırmalı mıyız?
Dünün çocukları olarak harekete geçme zamanı!
Lisedeyken bir öğretmenim kendi öğretmenlerinin onlara, “Size ne yazık ki kötü durumda bir Dünya bıraktık, ama inanıyorum, sorunları siz çözeceksiniz,” dediğini anlatmıştı. Sonra da bize dönüp “Size ne yazık ki kötü durumda bir Dünya bıraktık, ama inanıyorum, sorunları siz çözeceksiniz,” diye tekrarlamıştı hayıflanarak.
Nesillerdir, “çocuklar büyüyünce dünyayı kurtaracak” anlayışıyla çözüm üretmeyi erteleme yaklaşımını rafa kaldırmanın vakti geldi. Bugünün çocuklarının büyümesini bekleyecek zamanımız kalmadı. Yanan bir binada mahsur kalan bir çocuk görsek, büyüyüp itfaiyeci olmasını mı bekliyoruz?
Dünün çocukları olarak bugün, hemen, şimdi harekete geçmemiz gerekiyor!
O halde, bugünkü çocuklara ve gelecek nesillere yaşanabilir bir gezegen bırakabilmek için yapmamız gereken iki temel şey var:
- Birincisi, atmosfere saldığımız sera gazı miktarını, yani sera gazı emisyonlarımızı azaltmak. Bilim insanlarına göre geri dönüşü olmayan bu katastrofik sonuçları önlemek için, sera gazı emisyonlarına bağlı küresel ısınmayı 1,5 °C’un altında tutmak zorundayız. Bunu yapmanın tek yolu, sera gazı emisyonlarının 2030’da azalım eğilimine girmesini sağlamak ve 2050’ye kadar karbon nötr, yani atmosfere salınan sera gazı miktarı ile atmosferden yakalanan ve tutulan sera gazı miktarının eşitlendiği, bir ekonomiye geçmiş olmak.[5]
- İkincisi ise, iklim değişikliğine uyum kapasitemizi ve dayanıklılığımızı güçlendirmek. Çünkü sera gazı emisyonlarını bugün sıfırlasak bile, küresel iklimin Sanayi Devrimi öncesi sıcaklıklara dönmesi yüzlerce yıl alacak ve iklim krizinin etkilerini nesillerce hissetmeye devam edeceğiz. Dolayısıyla, bu etkilere dair de hazırlıklı olmamız gerekiyor.
Eğitim sektörü için sürdürülebilir çözümler…
İyi haberse, iklim krizine yönelik bu çözüm ve politikaların uygulamalarının işe yaradığını bilmemiz. Teknolojik mucizelere ihtiyacımız yok. Dönüşüm başladı, ama daha da hızlanmak zorundayız. Bunun tek yolu, kolektif ve sistematik olarak eyleme geçebilmek.
“Çocuklar ve gençler için eğitim sektöründe neler yapabiliriz?” diye sorduğunuzu duyar gibiyim.
Öncelikle karbon nötr ve iklim dirençli geleceğe yönelik stratejiler ve eylem planları geliştirin, uygulamaya geçin. Öğretmenler, okullar, okul yöneticileri ve eğitim sektörünün diğer paydaşları olarak aranızda bilgi ve deneyim paylaşım ağları ve işbirlikleri kurmanız kolektif etkinizi artıracaktır. Okul aile birliklerini de bunlara dahil etmeyi unutmayın.
Teknolojik mucizelere ihtiyacımız yok. Dönüşüm başladı, ama daha da hızlanmak zorundayız. Bunun tek yolu, kolektif ve sistematik olarak eyleme geçebilmek.
Eylemleriniz, hem eğitim altyapılarını hem de içeriğini kapsayabilir. Haydi gelin, eğitim altyapılarında yapılabileceklerden başlayalım…
- Binalar, küresel sera gazı emisyonlarının yaklaşık %30’undan sorumlu. Bu nedenle, gerek yeni inşa edilecek okul binalarının tasarımı gerekse mevcut binaların iyileştirilmesi ya da işletilmesi, kaynak verimliliği ve yenilenebilir enerji kullanımını gözeten “yeşil bina” prensiplerine uyumlu olmalı.
- İklim krizi nedeniyle afetlerin sıklaşıp şiddetleneceği gözetilerek, okul binaları her türlü doğal afete karşı dayanıklı hale getirilmeli.
- Okul binaları adeta birer laboratuvar gibi değerlendirilmeli, tüm yapısal tasarım, iyileştirme ve işletme süreçlerine mutlaka öğrencilerin tanık olması sağlanmalı.
- Okul bahçelerini unutmayalım. Çoğu zaman, “Çocuklar çamur olmasın!” diyerek beton kaplanan okul bahçeleri, iklim kriziyle şiddetlenen kentsel ısı adası etkisini ve kentsel selleri pekiştiriyor. Bahçeler, geçirimli ve doğal bitki örtüsüyle kaplansa -çimden söz etmiyorum- hem ısıl ve sel risklerinin azaltımına katkıda bulunulabilir hem de öğrencilerin diğer canlılarla temas kuracakları bir altyapı sunulabilir.
- Okul servislerine bakalım. Çocukları okula yollarken fosil yakıt yakan araçlar yerine neden yenilenebilir kaynaklarla şarj olabilen elektrikli araçlara geçilmesin?
- İklimsel afetlerin, servis hatlarını, dolayısıyla öğrencilerin okula ya da eve erişimlerini nasıl etkileyeceğini biliyor muyuz? Bu risklere karşı çözümler geliştirebilir miyiz?
Ayrıca öğrencileri, okul yemekhanelerinde ve kantinlerinde nasıl gıdalarla beslediğimizden giydikleri formaların, kitaplarının ve kırtasiye gereçlerinin malzemelerine kadar, eğitim hayatları boyunca kullandıkları her şeyi sera gazı emisyonları ve iklimsel kırılganlık bağlamında irdeleyerek sürdürülebilir çözümler geliştirmemiz mümkün. Bu alanlarda çözümlerin tespit edilmesine ve uygulanmasına yardımcı olabilecek Türkiye’de pek çok uzman yetişti. Ancak en heyecanlısı, bu dönüşümleri çocuklar ve gençlerle birlikte yapabileceğimiz.
Eyleme geçmek için nasıl bir eğitim?
Peki, iklim kriziyle yaşayacak bu nesle nasıl bir eğitim verilmeli? Her ne kadar bazı çalışmalar yürütülmeye başlanmış olsa da ülke müfredatının bir günde değişemeyeceği açık. Ama bu, eyleme geçmemize engel olmamalı.
- Naçizane tavsiyem, çocuklara, özellikle de lise çağındaki gençlere, iklim değişikliğinin ne olduğunu “öğretmeye” çalışmamanız. Birlikte öğrenin, hatta bırakın, onlar size öğretsin. Örneğin, ilgilendikleri alanların, mesleklerin ya da hobilerinin iklim kriziyle nasıl kesiştiğini, çözümleriyle birlikte araştırmalarını önerebilirsiniz. Yeter ki, onlara doğru ve güvenilir bilgi kaynaklarına nasıl ulaşılacağına dair yol gösterin.
- İlla bir şeyler öğreteceğiz diyorsanız, bilimsel ve ekolojik okuryazarlık konularına odaklanmanızı tavsiye ederim.
- Dahası, “karmaşık sistem bakış açısı”nı benimsemelerini sağlamakta fayda var. Çünkü iklim krizi, ülkeler, sektörler, ölçekler, nesiller, hatta türlerarası adaletsizlikler yaratan sosyoekonomik, ekolojik ve politik etkileşimlerle doğan, çok katmanlı bir sorun ve dolayısıyla, çözümlerin de bu karmaşıklık gözetilerek geliştirilmesi gerekiyor.
- İlle de iklim krizini anlatacaksanız, yıl boyunca her branşta ve mümkün olduğunca çokdisiplinli olarak ele alın. Çünkü iklim krizi, bir seçmeli ders olarak ya da tek ders altında tek bir konu başlığı olarak okunup geçilemeyecek kadar karmaşık ve hayatın her alanına dokunan bir olgu.
- Eğitimin bağlamını, kutup ayıları gibi örnekler vererek öğrencilerin günlük deneyimlerine uzak yerlerde aramayın. Tersine, hayatlarına ve toplumlarına dokunacak şekilde kurgulayın; çözümlere ve umuda mesnetleyin. Belki de alışagelmedik yeni yaklaşımlar geliştirilmesi gerekiyor. İşte bu noktada, aranızda kuracağınız işbirlikleri devreye girebilir.
- Tüm bunları edebiyat ve sanatla da desteklemekte yarar var. Yaratıcı alanlar, hem yenilikçi çözümlerin ortaya çıkmasına hem de umudun beslenmesine zemin hazırlayacaktır.
- Bir başka can alıcı nokta ise, eğitim yaklaşımımızda kolektif başarı ve paylaşılan sorumluluğa daha fazla değer vermemiz gerektiği. Bugün içinde bulunduğumuz krizin belki bir gizli nedeni de, bireysel başarıya ve dolayısıyla bireysel çıkara odaklı anlayış. Çözümleri hep birlikte ve kimseyi geride bırakmadan geliştirmek ve uygulamak zorundayız. Pandemide de deneyimlediğimiz gibi, iklim krizinde de en zayıf halkamız kadar güçlüyüz.
- İklim krizinin çözümü olan karbon nötr ve iklim dirençli gelecekte, iş alanları ve yenilikçilik açısından inanılmaz fırsatlar da yatıyor. Gençleri geleceğin mesleklerine yönlendirin. Özellikle, tarım-enerji-su üçgeninde ve döngüsel ekonomiye ilişkin sektörlerde uzmanlara ihtiyaç artacak, belki de bugün aklımıza bile gelemeyecek iş kolları doğacak.
Çocuklara ve gençlere, geleceğe dair umudu sözlerle değil eylemlerimizle vereceğiz. Okul binalarımızdan derslerimize, kendi bireysel ya da kolektif eylemlerimizden onların eylemlerini desteklemeye dek…
Dönüşümü birlikte kucaklamak!
Tüm bunları, geleceğe dair korku, kaygı ve öfke dolu çocuklara ve gençlere nasıl aktaracağız? Onlarla nasıl iletişim kuracağız? Birlikte nasıl eyleme geçeceğiz?
- Öncelikle hangi yaşta olurlarsa olsunlar, bu duygularının normal olduğunu kabul etmemiz ve kabul ettiğimizi göstermemiz şart. Hislerini hafife alıp onları küçümsememeliyiz.
- Paylaşılmayan korku ve kaygılar derinlerde büyüyerek katlanabileceği için konuyu tekrar tekrar konuşmaktan kaçınmayın.
- Sadece konuşmak endişelerini gidermeyecektir. Bu noktada, felaket tellallığından uzak durmamız gerektiği gibi boşa ümit de vermemeliyiz. Bunların yerine, mevcut çözümlerin neler olduğunu, yapılanlarla katedilen yolu ve başarıları keşfetmelerine yardımcı olun. Umudu ancak böyle bilgiler besleyecektir. (Tam da bu bağlamda, eğitim altyapılarının ve içeriğinin iklim eylemini benimsemesinin nasıl bir pekiştirici rol oynayacağını hayal edebiliyor musunuz?)
- Hem bireysel olarak hem de sınıflarında ya da okul çapında kolektif olarak harekete geçmelerine destek olun. Davranış değişikliklerinden demokratik haklarını değerlendirmeye kadar bin bir çeşit iklim eylemi yaklaşımı var.
- Ülkemiz koşullarında her öğrencinin elinde pankartla protesto için sokağa dökülmesi belki mümkün değil, ama İklim Öncüleri gibi öğrenci gruplarına katılabilirler ya da yaz aylarında sivil toplum kuruluşlarında gönüllü çalışabilirler. Hatta, davalar aracılığıyla hukuki yolları deneyen gençler var. Bu seçenekleri öğrenmelerini sağlayın.
- Okulda ve özel hayatınızda onların buldukları çözümleri siz benimseyin. Böylece davranış değişimlerinde onlara model olun.
- Mümkün olduğunca aileleri de bu dönüşüme davet edin, ortak kılın.
- Yapabileceklerimizi, imkânsız ya da fedakârlık yükü olarak tanımlayan söylemleri hem kendinizden hem onlardan uzak tutun. Karamsarlığa bürünerek bir şeye çözüm bulunduğu nerede görülmüş? Daha temiz ve güvenli bir dünya için gereken dönüşümü kucaklayarak karşılamalıyız.
Özetle çocuklara ve gençlere, geleceğe dair umudu sözlerle değil eylemlerimizle vereceğiz. Okul binalarımızdan derslerimize, kendi bireysel ya da kolektif eylemlerimizden onların eylemlerini desteklemeye dek… Gelin biz bugün, inatçı iyimserlikle, rasyonel umutla, heyecanla, neşeyle ve hep birlikte harekete geçelim! Bırakalım çocuklar, bizim tasavvur bile edemediğimiz, yaşanabilir ve adaletli bir geleceğe şekil versinler!
[1] UNICEF, The Climate Crisis is a Child Rights Crisis: Introducing the Children’s Climate Risk Index, 2021.
[2] Breaking Boundaries: The Science of Our Planet, yönetmen Jonathan Clay, Netflix, 2021.
[3] Thiery, Wim vd., “Intergenerational inequities in exposure to climate extremes,” Science, 374, no.6564 (2021): 158-160.
[4] Román-Palacios, Cristian ve John J. Wiens, “Recent responses to climate change reveal the drivers of species extinction and survival,” Proceedings of the National Academy of Sciences, 117, no.8 (2020): 4211-4217.
[5] Intergovernmental Panel on Climate Change, Climate Change 2022: Mitigation of Climate Change – Summary for Policymakers, 2022.
Okuma önerileri:
- Seçtiğimiz Gelecek – İnatçı İyimserin İklim Kriziyle Mücadele Rehberi
Christiana Figueres, Tom Rivett-Carnac, Siyah Kitap.
- Her Şeyi Değiştirme Rehberi – Gençler İçin Gezegeni ve Birbirimizi Koruma Kılavuzu
Naomi Klein, Rebecca Stefoff, Bilgi Yayınevi.
İzleme önerisi:
- Sınırları Aşmak: Gezegenimizin Bilimi (belgesel)
Dinleme önerileri:
- Ümit Şahin ve Ömer Madra ile Açık Yeşil (Açık Radyo)
https://acikradyo.com.tr/program/acik-yesil - Esmiyor Podcast
https://www.esmiyor.earth/
Haber siteleri:
- İklim Haber: https://www.iklimhaber.org/
- Yeşil Gazete: https://yesilgazete.org/