Edebiyatta Yaşamın Ayak İzleri: Temalar
Edebiyatta temalara daha özgür ve geniş bakabilmek, kitapları temaları aracılığıyla hayatla ilintilendirebilmek ve temalar sayesinde yeni yaratıcı etkinlikler kurgulamak… Sanatçı, eğitmen, danışman Müjgan Özçay, gunisigiYOU.com veritabanından yola çıkarak güncel örnek temalarla okumayı derinleştirmenin ipuçlarını eğitimcilerle paylaşıyor.
Edebiyatın işlevi, amacı nedir sorusu üzerine hep tartışılır. Aslında edebiyatın işlevinin ne olduğu değil, ne olmadığı daha belirleyicidir. Genel kanının aksine, edebiyatın eğitmek gibi yüzeysel bir işlevi yoktur, olamaz. Edebiyat-okur ve yazar-okur ilişkisi öznel, özgür ve eşsizdir.
Okumak, her yaş için bir özgürleşme alanı…
Yetişkin için edebiyat bireysel bir deneyimdir. Yetişkinin, “Bu kitabı sevdim ya da sevmedim,” demesi yeterlidir. Oysa bunu söyleyen bir çocuk olduğunda bu sevme ya da sevmeme durumu didiklenir. Neden, nasıl, niçin… Okumak, her yaş için bir özgürleşme alanıdır. Yetişkin-kitap ilişkisinde bu durum olağanken, yeterli yaşam birikimi olmayan çocuklar ve gençler söz konusu olduğunda bu ilişkiye “aracılar” katılır. Üstelik bu aracılar çocuğu çekeleyerek ille de olumlu bir yerlere doğru götürmek isterler. Bu çekeleme, eğitim adına yapıldığında faydasız, hatta çok itici gelebilir. Ama düşündürmek, sorgulatmak için zihin kilidini açma eylemiyse, anlaşılır ve kabul edilebilirdir.
Yetişkin için edebiyat bireysel bir deneyimdir. Yetişkinin, “Bu kitabı sevdim ya da sevmedim,” demesi yeterlidir. Oysa bunu söyleyen bir çocuk olduğunda bu sevme ya da sevmeme durumu didiklenir. Neden, nasıl, niçin… Okumak, her yaş için bir özgürleşme alanıdır.
Bu düşündürme ve sorgulatma hareketi, kitaptaki dünyanın yaşamla eşleştirilmesiyle gerçekleşir. Yani genç okur izin verilirse, bir aile entrikasında kendi ailesinin açmazlarını, bir maceranın kahramanında kendini keşfedebilir. İşte bu keşif sürecinde, arama motoruna yazılacak sözcükler temalardır. Kitap, temalar aracılığıyla doğrudan çocuğun yaşamına dokunur. Bu gerçek, yetişkinin edebi seçiciliğindeki kendiliğindenlik olgusundan oldukça farklıdır.
Resmi ders programında işlenen ana temaları Milli Eğitim Bakanlığı’nın sınıflandırdığını biliyoruz: Doğa ve Evren, Çocuk Dünyası, Duygular, Birey ve Toplum vb… Bu şemsiye sınıflamaların içinde esas etkileyici olansa çocuk ve gençlik edebiyatı eserlerinin örnekledikleri, yani alt temalardır.
Temalarla oluşan, çocuğu kucaklayan bir bağ…
MEB’in “Doğa ve Evren” temasının şablon olarak düşündürdükleri dağınık ve yorucudur. Oysa kapsadığı alt temalar; canlılar, çevre, koruma, doğa olayları, dünya, evren, hayvanlar, iklim, uzay, yeryüzü, yıldızlar, zaman gibi somutlaştığında, kavramlar çocuğun ilgi alanlarıyla ilişkilenmeye başlar. Çünkü bu daraltılmış hedeflerle ifade edilenler, yaşamın edebiyattaki izdüşümleri, kitaplardaki somut izleridir. Günışığı Kitaplığı’nın Yaratıcı Okuma Uygulamaları Veritabanı gunisigiYOU.com’da işte bu izler kullanılarak yaşa ve sınıfa göre boyutlandırılıp ele alınır. Bu sayede çocuk ya da genç, kitapta kendini bulabilir, uygulamalarla kendini ortaya koyabilir.
Kirsten Boie’nin ilkokul düzeyi için yazdığı Karaca Olmak İsteyen Tilki adlı renkli romanında MEB’in “Doğa ve Evren” ana teması, orman ve hayvanlar, hatta hayvanların farklılıkları olarak karşımıza çıkar. Buna uygun olarak gunisigiYOU.com’da da hayvanların, ağaçların, toprağın, suyun konuşturulmasıyla insanla bağları sergilenir. Aslında bu bağ, ilgi duyduğu hayvan aracılığıyla doğrudan çocuğu kucaklar; hikâye, artık ondan bir şeyler anlatmaya başlar.
Öte yandan, Müge İplikçi’nin aynı düzey için yazdığı kısa romanı Günaydın Bendi, “Doğa ve Evren” şemsiye temasının başka bir yönüne baktırıyor: Bir orman nasıl çöplüğe döner? Bu durumdan hangi canlılar, nasıl etkilenir? Çocuklar böylece çevre kirliliğini irdeliyor. Sokağına, kentine, ailesinin alışkanlıklarına, yani kendine bakıyor. Bu hikâye, yaratıcı uygulamalarda çöp toplama, sergileme, fotoğraflama gibi etkinliklerle çalışılıyor.
Behiç Ak’ın “Gülümseten Öyküler” dizisinin Havva ile Kaplumbağa adlı kitabında “Doğa ve Evren” teması, “doğal yaşam ve korunması” alt okumasına odaklanıyor. Tema, çok sevilen denizkaplumbağası figürüyle çocuğun sempatisini kazanıyor.
Ortaokul düzeyinde “Doğa ve Evren” temasının üç önemli başlığı olan tarım, kuraklık ve ekoloji, Saliha Nilüfer’in Gümüşsu Zamanı adlı romanında işleniyor. 11-15 yaş grubu, oyunlarla günümüzün bu hayati sorunlarına ve çözümlerine eğiliyor. Bu uygulamalar sayesinde çocuğun, kuruyan (ya da kurutulan) su kaynakları, gölleri, yapılaşmaya açılan tarım alanlarıyla ülkesinin yaşam gerçeklerine bakması ve gelecek risklerini görmesi kaçınılmaz kılınıyor.
Çocuk, türünün inşa ettiği geleceğe bakıyor.
Berna Durmaz’ın “Köprü Kitaplar”dan yayımlanan Ağaçlı Gül ve Hayal romanı, ortaokul düzeyi için, “Doğa ve Evren” şemsiyesinde kentleşme-köy yaşamı ikilemini ortaya atıyor. Kitabın gunisigiYOU.com etkinliklerinde, kentleşme sürecinde, doğanın ve doğal yaşamın korunmasına yönelik bir sosyal sorumluluk projesi öneriliyor. “Kentleşme olgusunun altındaki modernleşme tutkusu, daha çok bina, daha yüksek bina anlamına mı gelir? Doğa ve modern yaşam çelişir mi? İnsan ve erdemler modernitenin neresinde?” sorularıyla uygulamalar yapılıyor. Öğrenciler, bugünkü koşulların sürdürülmesi halinde, 200 yıl sonraki dünyanın doğa ve çevre manzarasını tasarlıyor. Çocuk, türünün inşa ettiği geleceğe bakıyor.
Dyan Sheldon’un Çevreci Olmak Zorunda Mıyım! adlı romanında ise çevre bilinci, gönüllülük meselesine evriliyor. Kahramanımız Elmo ve annesi üzerinden, “Çevre eylemciliği para kazandırır mı? Siz para kazanmadığınız bir iş yapar mısınız?” sorularıyla “Doğa ve Evren” ana teması, öznel bir boyutta tartışılıyor. Öyle ki bu boyutta, ülkemizin dramatik bir gerçeği olarak son yıllarda İngiltere’den gelen ve bir kısmı Adana’da toprağa gömülen tonlarca plastik atıktan söz edilebilir. İşte, edebiyatta yaşamın yarınını belirleyecek irkiltici izlerden bir başkası!
MEB’in “Doğa ve Evren” ana teması lisede, sadece farkındalık ve sorumluluk için değil, farklı yaşam biçimlerini özendirmek üzere de alt temalarla somutlaşıyor. Hacer Kılcıoğlu’nun Dağ Sustu, Dağ Konuştu adlı romanı, kentli gençlere kamp, dağcılık, Kaçkar Dağı başlıklarıyla zorlu tırmanışları, dağcılık sporunun keyfini, eziyetini, riskini irdeletiyor. Zihinlere doğayla ilişki kurmanın, doğanın parçası olmanın tohumlarını ekiyor.
Tohum deyince… Neslihan Acu’nun Neydik Ne Olduk Ailesi? adlı romanı, gunisigiYOU.com’da köy yaşamıyla ilgili önyargıları sorgulatırken “ata tohumu” meselesini ortaya atıyor. Gençlerin aklına, günümüzün kaybolmaya yüz tutan bir hazinesini sokuyor; ata tohumu ve gelecek bağlantısı üzerinden tarım stratejileri konuşuluyor.
Yaşamı ve dünyayı bilimle sorgulatan temalar…
Gelelim MEB’in en çok aranan ana temalarından “Bilim ve Teknoloji”ye. Bu başlığın da katmanları hem çok güncel hem de çocukların ve gençlerin yaşamının başköşesinde. Bu temanın altbaşlıkları sayesinde edebiyat onlara daha yakın, daha kucaklayıcı olabiliyor.
Örneğin, Aslı Der’in Denek E.E.E. adlı romanı, ortaokul öğrencilerine, teknolojinin en bayıldıkları konularından olan yapay zekâdan ve robotlardan söz ediyor. Bilim ve teknoloji dediğinizde konu geniş elbette, ama robot dediğinizde oku tam çocuğun kalbine gönderiyorsunuz. Romanın yaratıcı uygulamalarında da robotla arkadaşlık etme kavramı, yapay zekânın kullanım alanları ve istismar olasılıkları üzerine çalışılıyor. Bunlar teknolojinin, çocuğun da aklını çelen konuları.
Aynı düzeyde Sevgi Saygı’nın üç romanlık dizisi “Memo’nun Macerası”nın ilk kitabı olan Babam Nereye Gitti?, “Bilim ve Teknoloji” şemsiye temasında, bilimin geleceği belirleme boyutuna eğiliyor. Zamanda yolculuk yapma teknolojisinin yaşamı ne yönde, nasıl değiştireceği irdeleniyor. Hatta, “Yok etme-geri çağırma teknolojisine sahip olsanız, dünyada ya da çevrenizde neleri değiştirmek istersiniz?” sorusunun yanıtı için bugüne, mevcut koşullara, topluma, bireye bakılıyor. Kısacası, teknoloji üzerinden yine yaşam ve dünya sorgulanıyor.
Aynı tema, ilkokul düzeyindeki çocuğa, pandemi, uzay yolculuğu, astronot olmak ve icatlar gibi ilgi alanlarını eğlenceli bir düşünsellikle sunuyor. Ahmet Büke’nin “Zeyno Kitapları”ndan Annemle Uzayda resimli öyküsünün yaratıcı uygulamaları, uzaylılar dünyaya gelse en çok neye şaşıracaklar sorusunu düşündürüyor. Çocuklar, astronot giysisi içinde nasıl görüneceklerini, yerçekimsiz ortamda nasıl hareket edeceklerini canlandırmalarla hayal ediyorlar.
Yine bu düzeyde Ali, Cavid’e Karşı adlı kısa romanıyla İrem Uşar, “Bilim ve Teknoloji”nin yanında “Sağlık ve Spor” temasını, pandemi, uzaktan eğitim, sosyal medya altbaşlıklarıyla çocuğun yaşamının tam ortasına taşıyor. Hatta yaratıcı uygulamalarda altı çizilen, bilimsel bir konunun bile basit ve eğlenceli anlatıldığında nasıl kolayca öğrenildiğini kanıtlayan Alper Öğretmen’nin “su ve sıvıyağ kaynaşma partisi” yetişkinlere de örnek oluyor, eğitimciye yeni fikirler veriyor.
“Bilim ve Teknoloji” ana temasının ilkokul düzeyindeki iz düşümü için bir örnek de Kaan Elbingil’in Berk Mucit Oldu adlı öyküsünden. Öğrenciler bir yandan temanın, icatlar, dâhilik, üstün zekâ gibi açılımları için gunisigiYOU.com’da önerilen icatları yaparken bir yandan da röportajlarla dâhi ve mucit kavramlarını karşılaştırıyorlar. Sıradan objeleri dönüştürerek yaratıcılıklarını sergiliyorlar; eğlenerek, sınırlarını zorlayarak teknolojiyi içselleştiriyorlar.
Teknolojinin insanları neden sağlıklı, mutlu değil?
“Bilim ve Teknoloji” şemsiyesi, lise sınıfları için sarsıcı alt temalarla çok farklı boyutlara evriliyor. Örneğin, Evrendeki Son Kayıt romanında Rodman Philbrick yaşamı; uzak gelecek, kusursuzluk beklentisi, bilimin ve teknolojinin sınıfsal ayrımcılığı, insanoğlunun mutsuzluğu gibi alt temalarla sunuyor. Kitabın yaratıcı etkinliklerinde tartışmaya açılan bir soru var: “Koltukları bedene göre şekil alan taksileri, işlevine göre kendiliğinden biçimlenen odaları tasarlayabilen teknolojinin insanları neden sağlıklı, mutlu değil?” Cevapları günümüzde saklı sorular bunlar.
Luigi Ballerini, ON8’deki romanı Adı Sıfır’da, bu kez teknolojinin yalnızlaştırdığı gençleri, yapay, steril yaşamları, dronlu gözaltıları, yani çok da uzak olmayan distopik bir dünyayı resmediyor. George Orwell’in 1984 romanının nasıl gerçeğe dönüşeceğini düşündürüyor.
Günümüzde çocukların ve gençlerin neredeyse izole bir ekranda, bilgisayar dünyasında yaşadığından yakınıyoruz. Ama kimimiz de tıptan sonsuz gençlik bekliyor. Kitaba ya da konser biletine olmayan paramızı, estetik, sağlık için gözümüze sokulan ürünlere gömüyoruz. İşte Natalie Le Gendre, ON8’deki Kutu adlı romanıyla liselileri, tam da bu ekran esaretini, insan psikolojisini, bellek, deneyler, klinik tedavi gibi konuları düşünmeye yönlendiriyor. Alışkanlıklarını ve özlemlerini sorgulatırken genç okurunu yaşamın tedirgin edici gerçekliğine baktırıyor.
Gerçeğin ağırlığını hissettiren bir tema: Farklılıklar!
“Farklılıklar” da hayati başlıklarıyla yaşamın edebiyata püskürdüğü MEB ana temalarından. Christine Nöstlinger’in ilkokul çocuklarına, dış görünüm üzerinden farklılığı irdeleten Alev Saçlı Çocuk öyküsündeki postacının sorusu, temayı yaşamın labirentlerine yöneltiyor: “Çocuklar kırmızı elbise, kırmızı balon ya da şeker istedikleri halde neden kırmızı saç istemiyor?” Bir iç hesaplaşma başlatılıyor: “Kırmızı saçlı Frida sınıf arkadaşınız olsa, kötü yaklaşanlara karşı onu nasıl savunursunuz?” Böylelikle çocuk doğrudan kendine bakabiliyor.
Aynı tema, Betül Sayın’ın Rengini Arayan Pudra adlı resimli öyküsünde, arkadaşlar arasındaki fiziki farklılıklara içsel ve beceri farklılıklarını katıyor. Hayatı net, gerçeklikleri çıplak gözlemeyi, yani çocuğun baktığını görmesini motive ediyor.
Gülsevin Kıral, “Farklılıklar” temasının göçmenlik boyutunu Umut Sokağı Çocukları adlı romanıyla ortaokul düzeyine taşıyor. Biz de bu romanın yaratıcı okul uygulamalarında çocuklara soruyoruz: “Suriyeli Havva ve ailesi mahallenize taşınsa, hatta kapı komşunuz olsa ne hissedersiniz, çevrenizden ne tür tepkiler gelir?.. Doğduğunuz yerle büyüdüğünüz yer farklıysa siz de bir göçmen sayılmaz mısınız?” Gerçek hayat bazen çok katı, değil mi?..
Öte yandan, yine ortaokul düzeyinde Kardeşimm Benim adlı romanıyla Cynthia Lord, farklılıkların başka bir yüzünü gösteriyor: Otizm, ailede yarattığı anafor ve bedensel engelli yaşamı… Öğrenciler, kitabın yaratıcı uygulamalarında, çevresiyle konuşma kartları aracılığıyla ilişki kuran Jason’ı anlamak üzere bir oyun oynuyorlar. Bir süreliğine sözcüklerinin resmini çizdikleri kâğıtlarla anlaşmaya çalışıyorlar. Romanı, gerçeğin ağırlığını hissedecek biçimde yaşamayı deneyimliyorlar.
Çoğu genç, bu romanların kripto kahramanı!
“Farklılıklar” şemsiye temasına bu düzeyde bir örnek de İrem Uşar’ın Lataşiba adlı romanı. Burada tema tektipleştirme, yasaklar ve cesaret altbaşlıklarıyla bizdenleşiyor. gunisigiYOU.com’daki önerilerimizde öğrencilere, giysilerden yiyeceklere, evlerden türlü eşyaya ve doğaya kadar tektip bir dünyada yaşamayı hayal ettiriyor, nasıl hissedeceklerini düşündürüyoruz. Bu yaşam biçimi, toplumlara hiç de yabancı örnekler değil.
Son Şans Durağı romanında Çiğdem Sezer, lise düzeyinde bireysel farklılıkları, toplumsal rollere göre yargılama, etiketleme boyutuna ilerletiyor. Tema, bu romanın yaratıcı uygulamalarında, masal kitabı okuyan, çizgi film izleyen, legolarla oynayan, seksek oynayan bir yetişkini “tuhaf” diye niteleyen genel algıya odaklanıyor: Neden tuhaf? Kitap, çevremizi kuşatan Çin Seddi’ni görünür kılıyor.
Aynı düzeyde Susan Kreller, Karda Birdoksan romanında, “farklılık zenginliktir” söyleminin dillere nasıl sakız edildiğini, göçmenlik ve ilişkiler alt temaları üzerinden kanıtlıyor. Burada görüyoruz ki 1,90’lık Adrian’ın sorunu uzun boyu değil, özgüveninin ve iletişim kurma becerisinin yetersizliği. Bu, özellikle baskıcı toplumlarda çoğu gencin makus talihi. Çoğu genç, bu romanların kripto kahramanı ve okurken kendilerini bulacakları kesin.
Öğretmenin en önemli destekçisi, işlevsel temalar…
Örnekler çok ve çeşitli, konu katmanlı. Başta söylediğimi hatırlatayım: Yetişkinin kitapla ilişkisi özneldir, ama çocuğunki yönlendirilmeye açıktır. Okuldaki yönlendirici de eğitimcidir. Çocuk, kendisi hakkında konuşan kitaba yakınlaşır. Eğitimciye düşen bu “konuşma”yı keşfetmesine yardımcı olmaktır. Eğitimcinin yardımcısı ise temalardır. Ancak eğitimcinin temaları önceden çalışması, kitabın düzeyine göre yaşamla bağlantılarını kurması beklenir. Tıpkı yazar etkinliklerindeki gibi…
Eğer öğretmen konuşulacakları, sorulabilecek soruları önceden düşündürmezse öğrenciler, yazarla buluştuklarında, “Neden yazar oldunuz, kaç kitap yazdınız?” gibi sığ ve işe yaramaz soruları, sırf sormuş olmak için sorarlar. “Neden yazar oldunuz? Çocukluğumdan beri yazmayı, kitapları severdim…” ya da “Neden kasap oldunuz? Çocukluğumdan beri kesmeye ilgim vardı, hep kasap dükkânlarına giderdim…” Bu gibi sorular kime sorulsa yanıtı faydasızdır.
Yazar buluşmalarına öğrencileri hazırlamak nasıl eğitimciye düşüyorsa, öğrenciye kitapta hayatın izlerini buldurmak da yine ona düşüyor. İşte gunisigiYOU.com tam da burada devreye giriyor. Öğretmene, kullanabileceği tuğlaları, öznelleştirilmiş temaların işlevselliğini sunuyor. Yani aracının aracı oluyor.
Bitirirken altını çizmek isterim: “Bazı kişilerin hayatımıza, sadece iz bırakmak için katılmış olduklarını geç fark ettim,” diyor Selim İleri. Siz eğitimciler, çocukların yaşamında iz bırakacak olanlarsınız. Bu izler ne kadar derin olursa siz de yaşamlarında o kadar kalıcısınız.