Ender Kuş Gözünden

Özel yetenekli ortaokul ve lise öğrencileriyle gerçekleştirilen uygulamada, Shelley Pearsall’ın Ender Kuş adlı romanından yola çıkılarak empati, bakış açısı, farklılıklar ve yaratıcılık gibi temalar işleniyor.

Farklılıkları kucaklama ve onları zenginliğe dönüştürme konusunda bize ilham veren ve yolculuğumuza eşlik eden Shelley Pearsall’ın Ender Kuş (Resimleyen: Xingye Jin, Türkçesi: Azade Aslan, 2021) adlı romanıyla yaptığımız yaratıcı okuma uygulamamız yaklaşık üç ay sürdü. Özel yetenekli öğrencilerin öğrenim gördüğü Halil İnalcık Bilim Sanat Merkezi’ndeki 6, 7 ve 8. sınıflardan 11 öğrenciyle birlikte etkinlikler planladık.

Dilek kutusundaki “ender kuşlar”…

Ender Kuş’u okuyarak başladığımız yolculuğumuzdaki ilk adım, problemi belirlemek oldu. Özel yetenekli öğrencilerimizin okulda, evde, yaşamın farklı noktalarındaki problemlerine ve engellerine odaklandık. Bu bağlamda işe anketler yaparak başladık.

Anketlerde, sorunların büyük bir çoğunluğunun yüksek beklentiden kaynaklandığını gördük. Örneğin, “Ailemin benimle ilgili beklentileri yüksektir,” başlıklı ankette, %91 oranında “evet” cevabı verdiler. Aynı soru öğretmen beklentisine uygulandığında %81 oranında “evet” yanıtı aldık. Ebeveyn ve öğretmenlerin bu yöndeki tutum ve davranışlarının, öğrencilerin okuma deneyimine olumsuz etki ettiğini anladık. Öğrencilerde, okuma deneyimiyle ilgili olarak, “Haftada kaç kitap, dakikada kaç sözcük okuyabilirim?” gibi baskı unsurlarının oluştuğunu gözlemledik.

Sonraki adımda, güncel eğitim materyallerini yaratıcı okuma etkinliklerine nasıl dönüştürebileceğimiz üzerine düşündük. Internet aracılığıyla kullandığımız araçlardan biri Padlet uygulamasıydı. Romanın ana karakterlerinden April’ın dilek kutusundan esinlendik ve biz de dijital ortamda bir dilek kutusu oluşturduk. Öğrencilerimiz dilek kutusuna dileklerini yazmakla kalmadılar, bu dilek kutusuna da isim vermek isteyerek öneriler sundular. Buradan hareketle, “Bir metne isim koymanın, yaratıcı ve edebi unsurları var mıdır?” sorusu üzerine düşündüler.

Farklı bakış açılarından dünya nasıl bir yer?

Diğer adıma geçtiğimizde, karakterlerle empati etkinliklerine odaklandık ve yine anket yönteminden yararlandık. Joey karakterinin, romanın başında kendini iletişime kapattığı bir sahneden esinlendik. Öğrencilerin, “Koridordan geçerken yerde yatan Joey’i gördüğünde sen ne yapardın?” sorusu üzerine düşünmelerini istedik. Anketin cevap seçeneklerini de öğrenciler kendileri oluşturdu. Çocukların %45’i, “Yardım etmeye çalışırdım,” derken %28’i, “Sebebini sorardım,” yanıtını verdi.

Bu ankete verilen cevaplardan yola çıkarak, etik tutum ve davranışlar konusunu tartışmaya açtık. Bu ve benzeri durumlarda, kendimizi “öteki”nin yerine nasıl koyabileceğimizi ele aldık. Edebiyatta “öteki”yle kurulan bağ üzerine çeşitli yaratıcı çalışmaların yer aldığı uzun bir sürece girdik. Öğrenciler, ücretsiz bir sanal kitap uygulaması aracılığıyla roman, romanın karakteri ve temaları üzerine yazı denemeleri yaptılar.

Disiplinlerarası etkinliklerimizi de görsel sanatlar ve müzik olarak ikiye ayırdık. Önce görsel sanatlar atölyesinin kapısını çaldık. Yanımızda Ender Kuş kitabını götürdük ve oradaki öğrencilere de Joey’den bahsettik. Dünyayı kuşbakışı görmenin nasıl bir deneyim olacağı üzerine söyleştik. Farklı bakış açılarının, dünyayı ve yaşamlarımızı nasıl zenginleştirebileceği üzerine konuştuk. Öğrencilere, “Sizin gözünüzden dünya nasıl bir yer?” sorusunu sorduk. Boya kalemlerine sarılan öğrenciler, doğaya ve hayvanlara çok daha geniş yaşam hakkı ve alanı tanıyan resimler yaptılar.

Son durağımız müzik atölyesiydi. Oradaki öğrenci arkadaşlarımıza da romanı anlattık. Joey’nin yaşadığı sosyal sorunları ve iletişim biçimlerini tartıştık. “Özel eğitim öğrencileri olarak benzer problemler yaşıyor muyuz?” ve, “Müziğin dili bu sorunları aşmada yardımcı oluyor mu?” gibi sorular üzerinden söyleştik. Bu deneyimlerden yola çıkarak bir şarkı bestelemek istedik. Ortaya “Benim de Dünyam” adlı şarkı çıktı. Müzik bölümündeki öğrenciler, bu şarkıya danslarıyla eşlik ettiler.