Postayla Gelen Deniz Kabuklarıyız Biz

3. sınıflarla gerçekleştirilen uygulamada, Behiç Ak’ın Postayla Gelen Deniz Kabuğu adlı romanından yola çıkılarak teknoloji, ekran bağımlılığı, bilgi gibi temalar işleniyor.

Yaratıcı okuma uygulamamızı Behiç Ak’ın Postayla Gelen Deniz Kabuğu adlı romanıyla gerçekleştirdik. 3. sınıflardan 69 öğrencinin katıldığı uygulama sürecini beş haftada tamamladık.

Biz, PYP (Primary Years Program – İlk Yıllar Programı) uygulayan bir okuluz. Bu romanı seçme nedenimiz, programda yer alan “kendini ifade etme” temasını çok kapsamlı biçimde işlemesiydi. Günümüz şartlarında öğrencilerin kendilerini ifade etmek için kullandıkları dijital araçlar, ekran bağımlılığı, ebeveynlerin tutumları gibi konularda her kesim açısından fikir vericiydi.

Kitapla ilgili etkinliklerimizi, yaratıcı düşünebilme, problem çözme, iletişim kurma ve dönüşümlü düşünebilme gibi noktalar etrafında planladık.

Sınıfta iletişimi ve paylaşımı güçlendiren çalışmalar…

İlk olarak kitabımızı sesli okuduk. Sesli okuma, öğrencilerimizi ve biz öğretmenleri havaya sokmak, projeye dahil etmek anlamında çok değer verdiğimiz bir adım. Okuma sürecinin hemen ardından ilk etkinliğimiz olan “Düşün, Eşleş, Paylaş” çalışmamıza başladık. Öğrencilerin, hem bağımsız hem de grupla öğrenmesini destekleyen, fikirlerini ifade etmesini ve sınıf içinde daha etkili iletişim kurabilmesini sağlayan bir etkinlikti bu.

Öğrencilerimize kitaptan yola çıkarak bir problem senaryosu verdik. Gruplara ayrılarak bu senaryo üzerine düşündüler, çözüm üretmeye çalıştılar. Her grupta, anne, baba ve çocuk olmak üzere üç rol üstlenen öğrenciler vardı. Çözüm üzerine düşündükten sonra farklı grupta ama aynı roldekiler eşleşti, sonra da gruplarına geri dönüp bir çözüm kararına vardılar. Grup sözcüleri aracılığıyla da bunları paylaştılar. Hem keyifli hem de sınıf ortamındaki iletişimi güçlendiren bir etkinlikti.

Bir diğer etkinliğimize “Hikâye Haritası” adını verdik. Yaratıcı okuma uygulamalarında çok tercih edilen klasik bir etkinlik olmasına rağmen biz biraz farklılaştırdık. Öğrencilerimiz önce resim kâğıtlarından dev kitaplar hazırladılar. Sonra karakterler, mekân, olay ve zaman tespitlerini belirlediler ve gruplar halinde kendi kitaplarının sunumunu yaptılar.

   

Kütüphane etkinliğindeyse öğrencilerimiz, kütüphane öğretmenimizin eşliğinde yemek menüsü hazırladılar. Başlangıç olarak, açıkgörüşlü, duyarlı, sorgulayan, iletişim kuran vb. “öğrenen” profillerimizi; ana yemek olarak da karakterleri sundular. Yardımcı yemek kendileriydi; öğrenen profilleri üzerinden kendilerini karakterlerle eşleştirdiler. Örneğin, bir öğrencimiz yardımcı yemek olarak, “Sude ve ben… İkimiz de riski göze alan, araştıran, sorgulayan ve duyarlı bireyleriz,” demiş.

Oyunlar, tanıtımlar, çıkarımlar…

Bir sonraki adımımız olan RAFT etkinliğinde, yazılı anlatım becerisini farklılaştırmaya çalıştık. Öğrenciler rol, okur, yazı türü ve konu başlıklarına göre seçimler yaparak yazılı anlatım çalışması gerçekleştirdiler. Karikatür, gazete haberi, mektup gibi çok çeşitli yazılı anlatım denemeleri ortaya çıktı.

Son olarak da “Tic-Tac-Toe” adlı çalışmamızı gerçekleştirdik. Çocukluğumuzda “SoS” ya da “XoX” olarak bildiğimiz oyunun eğitime uyarlanmış bu versiyonu öğrencilerin yaratıcılıklarını rahatça sergileyebildikleri bir çalışmaydı. Satır, sütun ya da çapraz olarak üç etkinliği seçen öğrencilerimiz oyunu kazanıyor. Bu renkli çalışmada, kitap tanıtımı yapmak, oyun tasarlamak, poster hazırlamak, akrostişli şiir yazmak gibi etkinlikler yer alıyordu.

Uygulamanın tüm adımlarında, öğrencilerimizin, “Bu kitabı başkaları da okumalı,” vurgusu hepimizin dikkatini çekti. Ürün olarak kitaba ilişkin tanıtım materyallerine ağırlık verilmesi de bu materyallerin hazırlığında kitaptan teknolojiye kadar edinilen değişik çıkarımlar da çok değerliydi.