Sorudan Soruya Daralan
Lise 9 ve 10. sınıflarla gerçekleştirilen uygulamada, Mine Soysal’ın Daralan adlı romanından yola çıkılarak aile, şiddet, engelli yaşamı, eşitlik gibi temalar işleniyor.
Mine Soysal’ın Daralan adlı romanıyla yaptığımız yaratıcı okuma uygulamamız yaklaşık altı hafta sürdü. 9 ve 10. sınıflarla yürüttüğümüz uygulama sürecine toplamda 75 öğrenci katıldı.
Çalışmamızda ilk yoğunlaştığımız nokta, kitabın ismi oldu. Romanın ana karakteri Mete’nin neden “daraldığı” üzerinde fazlaca durduk, düşündük. Projemizin adını da buradan hareketle “Sorudan Soruya Daralan” olarak belirledik.
Soruların rehberliğinde…
Çalışmamızın her aşamasında bize bazı kritik sorular eşlik etti. Kitabı, “Bir roman somut hale nasıl getirilir?”, “Bizi çok etkilediğini düşündüğümüz bir romanı, üzerinden zaman geçtikten sonra niçin ya unutur ya da çok az hatırlarız?”, “Romanın bizde izler bırakıp bırakmadığını nasıl anlarız?” vb. zihnimizdeki sorularla okumaya başladık. Sorular aynı zamanda projenin genelinde yaptığımız çalışmalara da rehberlik edecekti.
Romanı okuyan öğrencilerimiz Mete’nin iki sesi olduğunu söylediler. Biz de Mete’nin sesini ve içsesini bir empati oyunuyla anlamaya çalıştık. “Eğer Mete sen olsaydın ne yapardın?”, “Mete bazen tutarsız mı davranıyor?”, “Tepkin Mete gibi mi olurdu?”, “Mete’yi anlıyor ya da Mete’ye hak veriyor muyuz?” vb. sorular, bu adımda da rehberimiz oldu.
Öğrencilerimiz sorulardan hareketle Mete’ye birer mektup yazdılar ve bu mektuplarda kendi içseslerini konuşturdular. Böylece öğrenciler, roman karakteri üzerinden benzer koşullarda kendi tepkilerini ölçme fırsatı buldular. Yazılan mektupları, okulumuzun psikolojik danışmanlık ve rehberlik öğretmeniyle de paylaştık, söyleştik. Bu disiplinlerarası çalışmanın önemli noktalarından biri de, ders programında da işlediğimiz “mektup” türüyle ilintilenebilmesiydi.
Okul içinde “gezen” afişler!
İkinci önemli adımımızda, “Bu roman bizi ne kadar anlatıyor?” ve “Bu hikâye tanıdık mı?” sorularından hareket ettik. Öğrencilerimiz, kitabın önemli vurgu noktalarından biri olan “aile içi şiddete” odaklandılar. “Türkiye’de aile içi şiddet ve kadının konumu” konulu bir afiş yarışması düzenlediler. İki yıl süren pandemi koşulları nedeniyle afiş çalışmamızı, romanı aslında 9. sınıfta okuyan öğrencilerimizle, onlar 11. sınıftayken ancak yapabildik. Bu da ilginç bir deneyim oldu gençler açısından. Çok çeşitli ve etkileyici sloganlardan yola çıkarak afişler hazırladılar.
Başlangıçta öğrencilerimizin planında bu afişlerle bir yarışma organize etme fikri de vardı. Ama daha sonra, “Aile içi şiddete ‘dur’ diyen hangi afiş birinciliği hak etmez ki?” dediler ve tüm afişleri birinci seçtiler. Panolar hazırlayarak afişleri okul koridorlarında sergilediler.
Bir süre sonra afişlerin sergilendiği panoları etkisiz bulduklarında, “Kendimiz okul içinde gezici panolar olabiliriz,” diyerek hazırladıkları afişleri sırtlarına yapıştırdılar ve bütün bir gün boyunca okul koridorlarında, kütüphanede, yemekhanede “gezici pano” olarak dolaştılar. Okul çapında dikkat çeken ve farkındalık yaratan bir çalışma oldu.
Cinsiyet eşitliği ve engelli yaşamı…
Sıradaki adımımız, münazaraydı. Bu çalışmamıza da bir soru ilham verdi: “Toplumsal cinsiyet eşitliği, niçin erkekler de dahil herkes için iyidir?” Münazaradaki gruplardan biri, kadın bakış açısıyla düşünmeye yönelttiğimiz erkek öğrencilerden, diğeriyse erkek bakış açısıyla düşünmeye çalışan kız öğrencilerden oluşuyordu. Her iki grup da münazara sırasında, bizim için unutulmaz derecede başarılı savunmalar yaptılar.
Romandaki bir diğer “daralan” da engelli abla karakteriydi. Aile içi şiddet konusunda olduğu gibi, “Türkiye’de engelli olmak” konusunda da çıkış sorularımız bize yol gösterdi. Öncelikle, “Daralan’da engelleri ortadan kaldıran kim?”, “Okullarda engelli bireyler için yeterli bir düzen gerçekten var mı?”, “Engeller aslında nerede?” vb. sorularla yola çıktık.
Sorular üzerinde tartışırken, aslında engellerin kolaylıkla ortadan kaldırılabileceği ve asıl engellerin insanların zihinlerinde olduğu konusunda hemfikir kaldık. Öğrencilerimiz, bu farkındalıktan hareketle bir kısa film hazırladılar. Akıllı telefon aracılığıyla, başka hiçbir prodüksiyon aracı kullanmadan, her zaman her yerde çekilebilecek bir film çıktı ortaya. Bu çalışma, öğrencilerimizin dijital dünyayı bizden çok daha iyi tanıdıklarını ve yaratıcı biçimlerde kullanabildiklerini de gösterdi.