Geleceğin öykücüleri bu yarışmada gizli!
Zeynep Cemali Öykü Yarışması Proje Başkanı Dr. Müren Beykan, yarışmanın 2019 yılı sonuçlarını değerlendiriyor, gençlerin yazdığı 550’ye yakın öyküdeki dikkat çekici ayrıntıları ve yalan temasını işleyiş biçimlerini anlatıyor.
Öyküleriyle de, romanlarıyla da edebiyatımızda iz bırakan sevgili Zeynep Cemali’nin anısına düzenlediğimiz Zeynep Cemali Öykü Yarışması, aramızdan ayrılışının 10. yılında yazarımıza dokuzuncu kez sevgi selamı sunma olanağı verdi. Yarışmamızın en önemli özelliği, geleceğin öykücülerini, yazarlarını keşfetme fırsatı yaratması. Günışığı Kitaplığı’nın Zeynep Cemali’yle tek yürek olduğu bir ideal vardı: Çocuklarımızın Türkçe’yi en güzel yazması, konuşması ve düşüncelerini onunla en güzel ifade etmesi. Hem de öyküler yazmak için çıktıkları yolda, edebiyat denen harika icatla yakınlaşmaları, hayatı anlamlandırabilme, kendini tanıma serüveninde onun yarattığı birikimden faydalanmaları… Yarışmanın sonuçlarını belgeleyen “Ödüllü Öyküler Kitapçığı” işte bu ideale nasıl da ulaşmakta olduğumuzun en önemli kanıtı.
En temel çelişkilerimizden biri “yalan”!
Bu uğurda dokuz yıldır gerçekleştirdiğimiz yarışmaya, yurdun her köşesinden çeşitli temalarda öyküleriyle 5 bine yakın öğrenci katıldı. Ayrıca, bunca zamanda 28 genç öykücü ödüllendirildi ve 47 öğrencinin öyküsü de yayımlanmaya değer bulundu.
2019 teması “yalan”, ülkemizin her köşesinden 550’ye yakın öyküde kılıktan kılığa girmişti. “Yalan”ı bir öykü kurgusu içinde en iyi anlatmayı başaran öğrenciler bu yıl Ayşe Sarısayın, Mine Söğüt, Murat Yalçın, Tolga Gümüşay ve Müren Beykan’ın oluşturduğu seçici kurul tarafından belirlendi. Etkileyici çok sayıda öykünün arasından, üç gencimizinkiler eşit ödüllendirilmeye hak kazandı. Seçici kurul üyelerinin dikkatini çeken yedi öykü de, ödüllü öykülerle birlikte, gerçek bir hazine sandığı olan “Ödüllü Öyküler Kitapçığı”nda yayımlanmaya değer bulundu. Bu yıl yarışmaya devlet okullarından katılım 223 öyküyle hayli yüksekti.
“Ben kendinden emin olmayan biriyim. Kendi kişiliğimi işleyen biri değilim. Bunca zaman başkalarının iplikleriyle dikiş diktim. Hep değiştim, değiştirdim. Yanımdakine bürünüp onlara yaklaşmaya çalıştım. İşe yaramadı diyemem ama zararları olmadı da diyemem. Kendi kendime yolu bulamadığımdan, hep başkalarının önüme geçmesine izin verdim.”
2018’de “dikkati çekenler” arasındaki Ayşe Ezgi Döm (ODTÜ Geliştirme Vakfı Mersin Ortaokulu’nun geçen yıl 8. sınıf öğrencisi), bu yıl ödül kazanan “Çok, ‘Çok…’” öyküsünde, kimlik arayışı içindeki kahramanı yoluyla okurlarına ayna tutmuş. Kendimizi başkalarına nasıl da yalan kimliklerle sunduğumuzu, en temel çelişkilerimizden birini, kısa ama etkili biçimde sorgulamış ve modern bir üslup denemiş.
“Meğer alt kata eşya taşıyan hamallardan biri taşıdığı sehpayı düşürmüş, bizimkiler de top patladı sanıp yok yere oruç bozmuş! Ozan Ağabey bir anlık panikle, “Ney top patlamadı mı şimdi!..” derken, yediği hurmanın çekirdeği boğazına kaçtı, bu da yetmiyormuş gibi çekirdeği çıkarmaya çalışırken öksürük krizi tuttu.”
Ankara’dan öykü yollayan 72 öğrenciden biri olan Batu Özdemir (TED Ankara Koleji’nin geçen yıl 7. sınıf öğrencisi), “Ortalık Karıştı” adlı öyküsünde, aile ortamından mahalle ölçeğine uzanan, gerçek bir yaşam kurgusu sunmuş. Senaryo tadında, tempolu bir anlatım, müthiş bir yalan-yalanı-doğurur gerçekliği ve akıcı bir Türkçe.
“Odadan çıkarken, annemin makyaj masasının üstündeki çerçeveli fotoğrafımızı gördüm. Ailecek ilk defa tatile gitmiştik. Orada çekilen bir fotoğraftı bu. Ama daha Oğuzhan doğmamıştı. Hepimiz gülümsüyorduk. Sonra camın üstündeki çatlağı gördüm. Beni, annem babam ve ağabeyimden ayıran çatlağı…”
İstanbul’dan katılan 141 öğrenciden biri olan Elif Osmanağaoğlu (İstanbul İmdat Vakfı Dumlupınar Ortaokulu’nun geçen yıl 7. sınıf öğrencisi), çocuğuna yalan söyleyerek, onun yaşamını onulmaz derecede mahveden bir aileye konuk ediyor bizi. Elif’in akıcı ve üstün anlatımıyla kurguladığı “Amca” adlı dramatik öyküsü, “cinsel ahlakla ilgili önemli bir toplumsal soruna” gerçekçi, güçlü bir gözlemle eğiliyor.
Yalnızca 2 öyküde Pinokyo anılmış…
Çok farklı yer ve zamanlarda kurgulanmış 2019 öykülerinde ele alınan çeşit çeşit yalanlar arasında, kahramanın, gerçeği saklamak zorunluluğu hissederek yalan söylediği 63 öykü, kendini bir gruba dahil edebilmek için yalan söylediği 14 öykü okuduk. 44 öyküde arkadaşlar arasında yalan kokteyline dönüşen zincirleme yalanlar, 22’sinde suç amaçlı yalanlar söyleniyor. 31’inde başkalarına iftira atılıyor, 22’sinde korku yüzünden yalan söyleniyor. 2 öyküde şaka amaçlı yalan, 6’sında da siyasilerin yalanları işlenmiş.
40 öyküde çocuk kahramanlar, aile bildiklerinin gerçek olmadığını öğreniyor, dram yaşanıyor, ancak hemen hepsinde çocuk, yetiştiği ailenin esas olduğuna karar veriyor. Şizofreni hastalarının yalan söylediğini düşünerek, bu hastalığı temaya uygun gören 3 öğrenci olmuş. Hatta, bir öykü doğrudan hastanın ağzından anlatılmış.
İlginç öyküler dikkati çekti: 280 gencimiz kahramanının ağzından yazmış öyküsünü. Bunlardan 8’inde anlatıcı anakarakter öldü; aralarından 2’si, kurgu bu ya, öyküyü anlatmaya devam etti! Fazlaca dramatik 38 öykü, kahramanı yalanını itiraf eden sadece 51, yalanından pişmanlık duyan 49 öykü okuduk. Yalnızca 2 öyküde Pinokyo anılmış. 9 öyküde de anakarakter, yaşamın yalan olduğunu düşünüyor.
Gençler bu yıl da genellikle gerçekçi öyküler yazmış; 6 öğrenci tarihsel temalı öyküler kurgulamış; en az 7’si, polisiye sayılabilecek öykülere imza atmış. 11’i bilimkurgu, 6’sı fantastik, 9’u masal üslubunu yeğlemiş. Öte yandan, öyküsünü rüyalar üzerine kuranlar vardı. 19 öğrenci böyle düşünmüş ve aralarında rüyaları yalan diye yorumlayanlar olmuş.
İnsan neden yalan söyler?
“Çıtır Çıtır Felsefe” dizisinin yazarı Brigitte Labbé, Gerçekten ve Yalancıktan kitabında kahramanına şunu dedirtiyor: “Şöyle bir şiir okudum: Dünya bir portakal kadar mavi. Ne aptalca bir cümle!” Ve okuruna sesleniyor: “Dünya bir portakal kadar mavi. Evet, bu yalan ama güzel!” Sanatın bu kurgusal “yalanlar”ından söz eden çok küçük bir grup olmuştu. Sanatın yaşamlarımızı yalancıktan’larla nasıl sağalttığındansa söz eden olmamıştı ne yazık ki.
Elbette, gülümseten gençler de oldu: İstanbul’dan bir 6. sınıf öğrencisi öyküsünde, insanların neden yalan söylediğini bir psikologla uzun uzun tartışmış ve, “İnsanlar huzura kavuşmak için yalan söyler!” sonucunu çıkarmış. Mersin’den bir 8. sınıf öğrencisiyse, “İnsan iyi yalan söylerse mutlu olur!” sonucuna varmış. İzmir’den bir 6. sınıf öğrencisi, başkasının öyküsünü çalarak ödül alıp ünlü olan bir “yazarı” anlatmış. İzmir’den, atasözü ve deyişlere meraklı bir 6. sınıf öğrencisi öyküsünün bir yerinde, “Sevda geçer yalan olur, sonra sokan yılan olur ” deyivermiş.
Yarışmaya katılan öğrencilerin büyük çoğunluğunun giderek Türkçe’yi daha üstün kullandığını, öykülerini kitap okuduklarını ele veren sözcükler ve deyişlerle ördüklerini görüyoruz. Her yıl seçici kurulların işi daha zorlaşıyor, genç öykücülere hayranlık artıyor. Öğrencilerini edebiyatla bir araya getiren, onları bunca görsel çağıranın orta yerinde sözcüklerle, kitaplarla buluşturan öğretmenlerimize teşekkür az kalır.
2020 yarışmasının duyuruları başladı bile. 6, 7 ve 8. sınıflardan, “özgürlük” kavramını düşünmelerini istiyoruz bu sefer. Seçici kurulumuz Osman Şahin, Ahmet Büke, Görkem Yeltan, Gülsevin Kıral ve Müren Beykan’dan oluşacak. Hevesle ve heyecanla son başvuru tarihini (20 Mayıs), gençlerin yeni öykülerini bekliyoruz.